Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2008/9926 E. 2009/16777 K. 06.10.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/9926
KARAR NO : 2009/16777
KARAR TARİHİ : 06.10.2009

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Tazminat-Nafaka

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden davacı vekili Av. Nil Toydemir geldi, karşı taraf tebligata rağmen gelmedi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle tarafların boşanmasına ilişkin yabancı mahkemeninin tanıma kararında tarafların müşterek çocuklarının velayet düzenlemesinin yapılmadığının anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine peşin alınan harcın mahsubuna, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.06.10.2009 (Salı)
KARŞI OY

Tarafların boşanmalarına ilişkin yabancı mahkemece verilen ve verildiği ülkede 27.7.2002 tarihinde kesinleşen karar tanınmış, tanıma kararı derecattan geçerek 23.6.2005 tarihinde kesinleşmiştir.
… Mahkemesince, boşanma kararından ayrı olarak 27.5.2004 tarihinde; tesis edilen kararla; davacı eş ve yanında bulunan ortak çocuklar için davalının nafaka ödemesine hükmedilmiştir.

Yerel mahkemece; davacının, bahsi geçen bu yabancı mahkeme kararının tenfizini isteyebileceği, bu hakkını kullanmayıp, Alman mahkemelerinde lehine karar verilmiş olmasına rağmen, bu karardan bağımsız olarak Türk mahkemelerinde yeni bir nafaka davası açmasının objektif iyiniyet kurallarına aykırı düştüğü gerekçesiyle, davacının nafaka talebi reddedilmiştir.
Kuşkusuz, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. (TMK. md. 2) Davacının, dava hakkını kötüye kullandığının kabul edilebilmesi için, dava açmakta korunmaya değer bir hukuki yararının bulunmaması gerekir. Korunmaya değer hukuki bir yararı varsa, hakkın kötüye kullanıldığı kabul edilemez. Davacı, erişmek istediği amaca, daha basit bir yolla ve aynı güvenle kavuşabilecek ise dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı kabul edilir. Nafaka yükümlülüğüne ilişkin yabancı mahkeme kararının Türkiye’de icra olunabilmesi, Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. (5718s. MÖHUK md.50/1) Tenfiz kararı ise, şartlarının varlığı halinde verilebilir. (5718 s. MÖHUK. md.54) Nafaka yükümlüsünün yurtdışında olması halinde, nafakanın tahsili için tenfiz kararı almış olmak da yetmez, tenfiz kararının yanında buna mahsus tahsil prosedürünün (Nafaka Alacaklarının Yabancı Memleketlerde Tahsiline İlişkin Sözleşme) işletilmesi de gerekir. Dolayısıyla, davacının, “tenfiz davası açma” olanağına sahip olması, burada açılacak nafaka davasının sağlayacağı yararı, aynı güvenle ve daha basit bir yolla sağlamaya elverişli değildir. O halde, davacının tenfiz yolunu kullanmayıp ayrı nafaka davası açmasında dürüstlük kuralına aykırı davrandığından söz edilemez. Çocukların fiilen davacının yanında oldukları ve onun tarafından bakıldıkları gerçekleşmiştir. Çocuğa fiilen bakan ana veya babanın diğerine karşı nafaka davası açabilmesi için, velayet hakkının kendisinde olması zorunluluğu da bulunmamaktadır. (TMK. md. 329/1) O halde, davacının; kendisi ve fiilen bakımında olan çocukları için nafaka isteğinin incelenmesi ve toplanan delillere göre hasıl olacak sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekir. Yerel mahkemenin ret gerekçesi yerinde değildir. Bu sebeple değerli çoğunluğun onama kararına nafakalar yönünden iştirak etmiyoruz.