Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2008/2990 E. 2008/7349 K. 26.05.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/2990
KARAR NO : 2008/7349
KARAR TARİHİ : 26.05.2008

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Aile Konutu Şerhinin Terkini

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine,peşin alınan harcın mahsubuna, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 26.05.2008

KARŞI OY YAZISI

Davacı tarafından kendi adına kayıtlı bulunan aile konutunun tapu kaydı üzerinde var olan aile konutu şerhinin “boşanma sebebiyle” kaldırılması istemiyle “boşandığı eşine karşı” dava açıldığı ve bu sebeple “aile konutu şerhinin kaldırılmasına” karar verildiği ve davalıya yargılama gideri ve vekalet ücreti yükletildiği” konusunda değerli çoğunluk ile aramızda “görüş birliği” vardır.
Çekişme nedir?;
Davacı koca tarafından aile konutu şerhinin kaldırılması için “boşandığı eşi” aleyhine temyiz konusu dava açılmıştır.
Başka bir anlatımla davacı ve davalı “dava tarihinde” evli bile değillerdir.
Bilindiği üzere Dairem uygulamasında eşler arasında boşanma davası varsa “Boşanma davasının “kesinleşme tarihi ile sınırlı” olarak aile konutunun şerhi gerekirken (M.K. md. 194) yazılı şekilde boşanmadan sonra da devam edecek şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. (Y2HD, 03.06.2003, 5022-8187, GENÇCAN-TMK, s. 1098’de yayınlanmıştır.) Eş deyişle bu kararımızdan da anlaşılacağı üzere aile konutu şerhi hukuki varlığını ancak “boşanma kararının kesinleşme tarihine kadar” sürdürebilmektedir.
Taraflar arasındaki evlilik birliği boşanma kararı ile “sona erdiğinden” dava konusu taşınmaz aile konutu özelliğini kaybetmiştir. Başka bir anlatımla aile konutuna ilişkin şerh “yolsuz” hale gelmiştir.
“Malik olan” eş mahkeme kararına “gerek kalmadan” bu yolsuz şerhi ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne sadece “boşanma kararını” ibraz ederek terkin ettirebilir.
Aynı yöntem benzer hallerde de uygulanmalıdır.
Malik olan eş tarafından ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüne;
-Malik olmayan eşin ölümü ile evlilik birliği sonlanmışsa buna ilişkin “ölüm belgesi” ya da “nüfus kaydı”,
-İptal ile evlilik birliği sonlanmışsa buna ilişkin “mahkeme kararı”,
-Gaiplik sebebiyle fesih ile evlilik birliği sonlanmışsa buna ilişkin “mahkeme kararı” ibrazı halinde dava konusu taşınmaz malın üzerinde mevcut “aile konutu” şerhinin terkini gerekir. (Aynı görüş: M.Alper GÜMÜŞ, Türk Medeni Kanununun Getirdiği Yeni Şerhler, Ankara-2003, s.67, Murat DOĞAN, Tapu Sicilinde Tasarruf Yetkisi Kısıtlamasının Şerhi, Ankara-2004, s. 224)
Bilindiği üzere tarafların boşanmalarına ilişkin kararın “kesinleştiği tarihte” davacı malik koca açısından var olan “fiil ehliyeti sınırlaması” (= Bakınız: HGK, 4.10.2006, E: 2006/2-591, K: 2006/624, YKD, Cilt: 32, Sayı:12, Aralık 2006, s. 1899 da yer alan karşı oy yazım) “kendiliğinden” ortadan kalkmaktadır. Tıpkı malik olmayan ve aile konutu şerhi verdiren eşin “öldüğü” tarihte hem aile konutu niteliğinin kendiliğinden kaybı ile şerhin “ölüm tarihi” itibarıyla kendiliğinden yolsuz hale gelmesi gibi.
Boşanma kararı da ölüm, gaiplik ve hükümsüzlük gibi evliliği sonlandıran sebeplerden olmakla evlilik birliğinin sona ermesi sebebiyle aile konutu şerhinin “kaldırılması” istenebilir. (GENÇCAN-Boşanma-2, s. 571)
Ancak aile konutu şerhinin kaldırılması istemi “mahkemeye” değil de ilgili “Tapu Sicil Müdürlüğüne” malik olan eş tarafından yapılabilir/yapılmalıdır. Tapu Sicil Müdürlüğü malik olan eşin talebi halinde terkin işlemi yapmak “zorunda” iken aile konutu maliki olan eşe terkini sağlamak için gereksiz yere bir de “dava açma” külfeti yüklenemez.
Kaldı ki tarafların boşanmalarına ilişkin kararın kesinleştiği tarihte davacı malik koca açısından var olan “fiil ehliyeti sınırlaması” kendiliğinden ortadan kalktığı için malik olmayan eş açısından aile konutu korumasından yararlanma olanağı kalmadığı da tartışılamayacak bir gerçektir.
Husumet sadece “evlilik birliğinin sürdüğü” hallerde düşer. Çünkü evlilik birliği sürdüğü için aile konutu şerhinin malik olan eşin tek yanlı beyanı ile kaldırılması malik olmayan eşin hukuki yararlarını zedelediği gibi aile konutu şerhinin kaldırılması davasında da evlilik birliği sürmekte ise aile konutu şerhinin kaldırılması aynı şekilde malik olmayan eşin hukuki yararlarını zedelediği için elbette ona husumet yöneltilmeli, gösterdiği takdirde delilleri toplanmalı ve sonucu uyarınca karar verilmelidir.

4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 1019 f. I hükmüne göre tapu memuru, ilgililerin bilgisi dışında yaptığı işlemleri onlara tebliğ etmekle yükümlüdür. 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 1019 f. I hükmüne göre ilgililerin bu işlemlere karşı itiraz süresi, kendilerine yapılan tebliğ tarihinden işlemeye başlar.
4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 1019 hükmü “evlilik birliğinin devamı sırasında” gerçekleşen aile konutu şerhi terkini işlemine ilişkindir. Evlilik birliği “son bulmuşsa” malik olmayan eş ya da mirasçılarına tebliğ zorunluluğu olmadığı gibi evlilik birliği son bulmuş eş ya da mirasçılarının itiraz hakkından da söz edilemez.
Örnek verelim: Eşler arasındaki evlilik birliği malik olmayan eşin ölümü ile son bulmuşsa dava konusu taşınmaz aile konutu özelliğini “ölüm tarihinde” kaybetmiştir. Başka bir anlatımla aile konutuna ilişkin şerh ölüm tarihinde “yolsuz” hale gelmiştir. Sağ kalan malik eş, malik olmayan eşin ölüm kaydını Tapu Sicil Müdürlüğüne ibraz ettiği an aile konutu şerhi terkin edilir. Bu terkin işleminin malik olmayan eşin mirasçılarına tebliğ zorunluluğundan söz edilemez. Zira “resmi bir kayıtla” belgelenmiş olduğu için ölüm sebebiyle gerçekleştirilen terkin işlemine mirasçıların itiraz hakkı bulunmamaktadır.
Bu yüzdendir ki malik olan eş evlilik birliği “son bulduğu andan itibaren” kendisi için var olan “fiil ehliyeti sınırlaması” kendiliğinden ortadan kalktığı için malik olmayan eşin ya da mirasçılarının açık rızası “bulunmadan”;
-Şerhe konu konut ile ilgili kira sözleşmesini feshedebilir,
-Şerhe konu konutu devredebilir,
-Şerhe konu konut üzerindeki hakları sınırlayabilir,
-Rıza gerekmediğinden hâkimin müdahalesinin istenmesine gerek de yoktur,
-İşlem tarafı üçüncü kişinin kazanımı korunur.
Tapu Sicil Müdürlüğü terkin konusunda “çekişme” yaratırsa ne olacaktır? Malik olan eş tarafından çekişme çıkaran Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek “Aile konutu şerhinin boşanma kararının kesinleştiği tarihte yolsuz hale geldiğinin tespiti” istenilmelidir.
Davalı kadın dava tarihinde;
-Davacının eşi bile değildir,
-Kendisine husumet düşmez/davanın tarafı bile olamaz,
-Dava açılmasına sebebiyet vermemiştir,
-Şerhin kaldırılmasını istemesi ya da istememesi hiçbir anlam ifade etmez,
-İdari yoldan kaldırılabilecek şerhin mahkeme kararı ile kaldırılmasına kalkışılmasından sorumlu tutulamaz,
-Davalının çıkardığı bir çekişmeden söz edilemez,
-Dava konusu şerhin kendiliğinden geçersiz duruma geldiği hukuki gerçek olmasına rağmen bir de kendisine “yargılama gideri” ve “vekalet ücreti” yükletilemez.
Bu yönler gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan sebeplerle değerli çoğunluğun “farklı görüşüne” katılmıyorum.