Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2008/16130 E. 2009/18811 K. 03.11.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/16130
KARAR NO : 2009/18811
KARAR TARİHİ : 03.11.2009

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Boşanma

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kusur ve tazminatlar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle 10.000 TL. maddi ve 20.000 TL. manevi tazminat takdir edilmiş olduğunun anlaşılmasına göre davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2- Boşanmanın eki niteliğindeki maddi ve manevi tazminat için (TMK.md.174/1-2) boşanma hükmünün kesinleşmesi tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken, dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı ise de bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hükmün bu bölümünün de düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.(HUMK. md. 438/7)
SONUÇ:Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle, hükmün 4. ve 5. fıkralarındaki “dava tarihinden (13.07.2006)” sözcüklerinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına, yerine “boşanma hükmünün kesinleştiği tarihten” sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu bölümünün düzeltilmiş bu şekliyle, temyize konu diğer hususların yukarıda l. bentte gösterilen nedenlerle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 03.11.2009
KARŞI OY YAZISI

Kısa karar ile gerekçeli karar arasında manevi tazminat konusunda çelişki yaratılmıştır.
Çekişme nedir?;
Değerli çoğunluğun kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisine rağmen işin esasının diğer yönlerden incelenebileceğine yönelik düşüncesine katılmıyorum. Dairemin formüle edilmiş ilke kararına göre: “…Hukuk Usulü Muhakemeleri Yasasının 38l/2 maddesi uyarınca kararın tefhimi en az 388.maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Bu durumda gerekçeli kararın, tefhim edilen karar yanlış da olsa, buna uygun düzenlenmesi gerekmektedir. Yanlışlık ancak temyiz yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebilir. Tefhim edilen kararla gerekçeli kararda aykırılık diğer yönler incelenmeden tek başına bozma sebebi olur. O halde mahkemece yapılacak iş, l0.4.l992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibarettir.” Dikkat edilecek olursa Dairemin formüle edilmiş ilke kararına göre tefhim edilen kararla gerekçeli kararda aykırılık diğer yönler incelenmeden ve tek başına bozma sebebi olur. Kaldı ki kısa kararla gerekçeli kararın çelişik olması mutlak bir bozma sebebi sayılır. (l0.4.l992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gerekçesi) l0.4.l992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararına göre sonradan yazılan gerekçeli kararın kısa karara uygun olması görüşü konusunda oybirliği vardır. İçtihadı birleştirme kararına göre yerel mahkeme önceki kısa kararla bağlı olmaksızın çelişkiyi kaldırmak suretiyle vicdani kanaatine göre karar verebilir. Öyle ki hâkim çelişkiyi gidererek davayı görev yönünden ya da hak düşürücü süreden de reddedebilir.
“Kısa karar ile gerekçeli kararda hükmün herhangi bir bölümü ile ilgili olarak çelişki yaratılması sonucu bozulması, hüküm maddelerinin tümünü ortadan kaldırır. Yeniden verilecek kararda, tüm istekler hakkında yeniden ayrı ayrı karar verilmesini gerektirir. Açıklanan yasal nedenlerle yok hükmünde olan önceki kararın temyiz edilmeyen bölümlerinin kesinleştiğine ilişkin görüş anılan inançları birleştirme kararına aykırıdır.” (Y2HD, 28.4.1999, 1986-4284) Çelişik kararın gerek tamamının gerekse bir bölümünün temyiz incelenmesine konu yapılması bu sebeple olanaksızdır. O halde mahkemece yapılacak iş, l0.4.l992 tarihli 7/4 sayılı içtihadı birleştirme kararı gözetilerek yeniden karar oluşturmaktan ibaret olduğundan değerli çoğunluğun farklı görüşüne katılmıyorum.