Yargıtay Kararı 2. Hukuk Dairesi 2007/651 E. 2008/1764 K. 18.02.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/651
KARAR NO : 2008/1764
KARAR TARİHİ : 18.02.2008

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ :Alacak

Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava kişisel (TMK.m.226/1) mal isteğini ilişkindir.
4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4/1 maddesi uyarınca 4721 sayıl Türk Medeni Kanununun ikinci kitabından (üçüncü kısım hariç) kaynaklanan davalara Aile Mahkemesinde bakılacağı belirtilmiştir.
Görev kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Açıklanan nedenlerle dava dilekçesinin görev yönünden reddi gerekirken işin esasının incelenmesi ve yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Hükmün gösterilen nedenle BOZLUMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 18.02.2008 (pz

KARŞI OY YAZISI
Davacı; yurt dışında çalışarak sağladığı birikimlerini ve evlilikten önce sahip olduğu otomobilin satışından elde edilen parayı; eşinin eski bir bankacı olması ve bu alandaki deneyimi nedeniyle, daha iyi koşullarda değerlendirileceği düşüncesiyle, eşine ait banka hesabına yatırdığını, Bir kısmı yurt dışından eşine ait hesaba gönderme yoluyla aktarılan, bir kısmı da nakten eşine verilmek suretiyle, eşine ait hesapta toplanan döviz cinsinden bu paraların toplamının 25.000 USD.’na ulaştığını, davalının; hesabındaki bu paraları 11.12.2002 tarihinde çektiğini ve kendisine iade etmediğini ileri sürerek, toplam 25.000 Dolar’ın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise; hesabındaki paranın bir kısmının, kendi parası (çalışmakta olduğu bankadan ayrılırken almış olduğu kıdem tazminatı ve evlenme nedeniyle kendisine takılan para ve altın karşılığı) olduğunu bildirmiş, davacıya ait aracın satışından elde edilen miktara bir itirazının olmadığını, davacının Mart/2002 ve Aralık/2002’de yurt dışından kendisine ait banka hesabına gönderdiği meblağın ise, 1.Ocak.2002’de yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunundaki yasal mal rejimi kapsamına girdiğini, kendi hesabındaki paranın, davacıya ait olan bölümünü, bankadan çekip davacıya elden teslim ettiğini savunmuş, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı; hesabında bulunan paranın bir bölümünün davacıya ait olduğunu örtülü olarak ikrar etmekte ancak bunu, hesabından çekip, davacıya elden teslim ettiğini ileri sürmektedir.
Davalı, davacının parasının, kendine ait hesapta tutulması nedenine, en azından hesapta bulunan paranın bir bölümü için karşı çıkmamaktadır.Bu hususta taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Davacının parasının, davalıya ait banka hesabında bulunmasının nedeni, davalının bir bankacı olması ve bu alanda deneyim sahibi bulunması nedeniyle paranın daha iyi değerlendirilebileceği düşüncesidir. Davacının talebinin dayandığı vakıa budur. Hakim; davacının, dava dilekçesinde anlattığı vakıalara bakarak davanın hukuki niteliğini belirler. (HUMK. m.76) Dava dilekçesindeki açıklamalara göre; taraflar arasında Borçlar Kanunu kapsamında bir akdi ilişki kurulmuştur. Bu da karzdır.(B.K.m.306-312) Davacı, kurulan bu akdi ilişkiye dayanarak parasının iadesini istemektedir. Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, eşlerden her biri, diğeri ile her türlü hukuki işlemi yapabilir. (TMK. m.193) Yasal yada akdi mal rejimi; eşlerin, aralarında hukuki işlem yapmalarına engel olmadığı gibi, borçların muaccel olmasını da önlemez. (TMK. m.217) Hesaptaki paranın bir bölümünün kaynağının, davalının ileri sürdüğü gibi “edinilmiş mal” olup olmadığı, mal rejiminin, ayıklanıp kapatılmasına (tasfiyesine) yönelik davada tartışılabilir. Dava, mal rejiminin tasfiyesine ilişkin değildir. İade isteğinin gerisinde, Borçlar Kanunu kapsamında kurulan akdi ilişki bulunduğuna göre, kişisel mal isteğinde de görülemez. O halde, görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. İşin esasının incelenmesi gerekir. Sayın çoğunluğun “davanın aile mahkemesinin görevine girdiğine” ilişkin görev yönünden bozulmasına ilişkin görüşüne katılmıyoruz.