YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2023/10703
KARAR NO : 2023/2186
KARAR TARİHİ : 26.04.2023
K A N UN Y A R A R I N A
B O Z M A
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2021/333 D.İş.,
KARAR : Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karşı yapılan itirazın reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : İlgili kararın kanun yararına bozulması
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının, 24.04.2017 tarihli ve 2017/59912 Soruşturma, 2017/12249 Esas, 2017/9102 İddianame numaralı iddianamesiyle sanıklar hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-h, 35 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları amacıyla kamu davası açılmıştır.
İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.03.2021 tarihli ve 2018/134 Esas, 2021/158 Karar sayılı kararı ile sanıklar hakkında hırsızlık suçundan, 5237 sayılı Kanun’un 142/2-h, 35 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, bu karara karşı sanıkların itiraz etmesi üzerine İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.04.2021 tarihli ve 2021/333 Değişik İş sayılı kararı ile itirazın kesin olarak reddine karar verilerek hükümlerin usûlüne uygun şekilde kesinleştiği anlaşılmıştır.
Adalet Bakanlığının, 5271 sayılı Kanun’un 309/1. maddesi uyarınca, 27.12.2022 tarihli ve 2021/18469 sayılı evrakı ile kanun yararına bozma istemine istinaden düzenlenen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 15.02.2023 tarihli ve KYB-2023/1206 sayılı Tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İSTEM
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının,15.02.2023 tarihli ve KYB-2023/1206 sayılı kanun yararına bozma isteminin;
“Dosya kapsamına göre, sanıklar … ve … haklarında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 24/04/2017 tarihli ve 2017/59912 soruşturma, 2017/12249 esas, 2017/9102 iddianamesi ile hırsızlığa teşebbüs suçundan kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 24/10/2017 tarihli ve 2017/493 esas, 2017/374 sayılı kararı ile sanıkların beraatlerine karar verildiği, anılan beraat kararlarının müşteki vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 06/02/2018 tarihli ve 2018/266 esas, 2018/284 sayılı kararı ile sanık savunmalarının alınma şekli itibariyle hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu, olayın hırsızlık eylemi olarak gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda bilgileri olduğu anlaşılan tanıklar Samira Mehrabi ve Zohra isimli tercümanın tanık olarak bilgi ve görgülerine başvurulmadığı, katılanın kamu davasının mahiyetine göre celb olunup, katılan sıfatı ile gelmez ise tanık sıfatı ile zorla getirilip şikâyet ve delillerinin etraflıca sorulması, dosya arasında bulunan 22/03/2017 tarihli belgenin şikâyetçiye okunarak bu belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığının, kendisine ait ise hangi amaç ile kime verildiğinin tespit edilmesi ve imza inkarı olması halinde imza incelemesi yaptırılması, şeklinde gerekçeler ile bozulmasına karar verildiği, bozma kararı sonrasında Mahkemesince yeniden yargılama yapılarak sanıklar hakkında mahkumiyet kararı verilmiş ise de,
1-Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/1, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 141/3, 5271 sayılı Kanun’un 34/1 ve 230/1-c maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının denetime olanak verecek biçimde açık ve gerekçeli olması, gerekçede iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açık olarak belirtilmesi, mevcut delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin açıkça gösterilmesi ve delillerle sonuç arasında bağ kurulması gerektiği,
Bu kapsamda,
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 06/02/2018 tarihli kararında da belirtildiği üzere, katılanın kamu davasının mahiyetine göre celb olunup, katılan sıfatı ile gelmez ise tanık sıfatı ile zorla getirilip şikâyet ve delillerinin etraflıca sorulması, dosya arasında bulunan 22/03/2017 tarihli belgenin şikâyetçiye okunarak bu belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığının, kendisine ait ise hangi amaç ile kime verildiğinin tespit edilmesi ve imza inkarı olması halinde imza incelemesi yaptırılması, hususlarının bozma gerekçesi yapılmasına rağmen, Mahkemesince söz konusu bozma nedenlerinin ikmal edilmeden karar verildiği, ayrıca karar gerekçesinde de söz konusu bozma nedenlerinin neden yerine getirilmediğinin de kararda tartışılmadığı,
2-Sanıklardan …’nin mağazanın sorumlu müdürü, …’in ise muhasebe müdürü olarak görevli iken mağazanın mallarını müştekinin haberi olmaksızın birlikte kamyon kiralayıp, hamal tutarak kamyona yükledikleri sırada ihbar sonucu yakalandıkları iddia edilen olayda sanıkların üzerine atılı suçun 5237 sayılı Kanun’un 155/2. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmadığının kararda tartışılmadığı, gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” şeklindeki gerekçeye dayandığı anlaşılmıştır.
II. GEREKÇE
A. İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.10.2017 tarihli sanıklar hakkında hırsızlık suçundan beraatine ilişkin kararın katılan vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 06.02.2018 tarihli ve 2018/266 Esas, 2018/284 Karar sayılı kararı ile “… katılanın kamu davasının mahiyetine göre celb olunup, katılan sıfatı ile gelmez ise tanık sıfatı ile zorla getirilip şikâyet ve delillerinin etraflıca sorulması, dosya arasında bulunan 22.03.2017 tarihli belgenin şikâyetçiye okunarak bu belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığının, kendisine ait ise hangi amaç ile kime verildiğinin tespit edilmesi ve imza inkarı olması halinde imza incelemesi yaptırılması,” şeklindeki gerekçeler ile bozulmasına karar verildiği, İstanbul 55. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.03.2021 tarihli kararıyla bozmadaki bu hususlar yerine getirilmeden sanıklar hakkında hırsızlık suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanıkların itirazı üzerine merci İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin incelemeye konu kararı ile bu eksiklik değerlendirilmeden yazılı şekilde itirazın reddine karar verildiği anlaşılmakla; katılanın kamu davasının mahiyetine göre celb olunup, katılan sıfatı ile gelmez ise tanık sıfatı ile zorla getirilip şikâyet ve delillerinin etraflıca sorulması, dosya arasında bulunan 22.03.2017 tarihli belgenin şikâyetçiye okunarak bu belgedeki imzanın kendisine ait olup olmadığının, kendisine ait ise hangi amaç ile kime verildiğinin tespit edilmesi ve imza inkârı olması hâlinde imza incelemesi yaptırılması gerektiği gözetilmediğinden itirazın kabûlü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinin Kanun’a aykırı olduğu belirlenmiştir.
B. Ayrıca sanıklardan …’nin mağazanın sorumlu müdürü, …’in ise muhasebe müdürü olarak görevli iken mağazanın mallarını katılanın haberi olmaksızın birlikte kamyon kiralayıp, hamal tutarak kamyona yükledikleri sırada ihbar sonucu yakalandıkları iddia edilen olayda; sanıkların üzerine atılı suçun 5237 sayılı Kanun’un 155/2. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturup oluşturmadığının da kararda tartışılmadığı gözetilmeden, itirazın bu yönlerden kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi Kanun’a aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.
III. KARAR
1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin KABULÜNE,
2. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.04.2021 tarihli ve 2021/333 Değişik İş sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 309/3. maddesi gereği, oy birliğiyle KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309/4. maddesinin (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için dava dosyasının, Mahkemesine (itiraz merciine) gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.04.2023 tarihinde karar verildi.