Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2021/9629 E. 2023/4612 K. 19.09.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/9629
KARAR NO : 2023/4612
KARAR TARİHİ : 19.09.2023


MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SAYISI : 2016/80 E., 2016/350 K.


SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM :Mahkumiyet

TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

Suça sürüklenen çocuk hakkında kurulan hükmün; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33 üncü maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8 inci maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanun’un 305. maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317. maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17.02.2016 tarihli ve 2016/264 Esas numaralı iddianamesi ile suça sürüklenen çocuğun hastane odasında şarjda takılı olan telefonu çalması şeklindeki eylemi nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanun’un 142/1-a. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi istemiyle kamu davası açılmıştır.

2.Bingöl 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.07.2016 tarihli ve 2016/80 Esas, 2016/350 Karar sayılı kararı ile suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan 5237 sayılı Kanun’un 142/2-h, 31/3, 62. maddeleri gereğince 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Suça sürüklenen çocuğun temyiz isteminin, hükmü temyiz etmek istediğine,
Suça sürüklenen çocuk müdafinin temyiz isteminin, ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğu, lehe hükümlerin uygulanmadığına, haksız yere ceza verildiğine,
ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Olay tarihinde şikayetçinin cep telefonunu Bingöl Devlet Hastanesi’nde çalıştığı odada şarja taktığı, bir ara odadan dışarı çıkıp odaya geri döndüğünde cep telefonunun çalındığını anladığı, çalınan cep telefonunun IMEİ numarası üzerinden yapılan araştırmada cep telefonunun olaydan 45 dakika kadar sonra suça sürüklenen çocuğun babası adına kayıtlı… numaralı hat ile kullanılmaya başlandığı, tanık …’ın bu hattı oğlu …’un kullandığını beyan ettiği anlaşılmakla suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçu işlediği Yerel Mahkemece kabul edilmiştir.
IV. GEREKÇE
Dosya içerisinde mevcut HTS dökümlerine göre, olay tarihinde telefonun saat 14.10 sıralarında çalındığı, suça sürüklenen çocuğun bu telefonu aynı gün saat 14.35 sıralarında kullandığı tespit edildiği, suça sürüklenen çocuğun telefonu açık kimlik bilgilerini ve adresini veremediği … isimli kişiden aldığını savunması karşısında, suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçu işlediği sabit olduğundan kurulan hükümde bu yönden bir hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Suça sürüklenen çocuk lehine 5237 sayılı Kanun’un 62. maddesi gereğince hükümde indirim yapılmıştır.
5271 sayılı Kanun’un 231/5-6. fıkrası uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulanması bakımından, yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl (2) veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği gözetildiğinde suça sürüklenen çocuk hakkında sonuç ceza olarak 2 yıl 9 ay 10 gün hapis cezasına hükmolunduğundan koşulları bulunmamakla suça sürüklenen çocuk hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmemesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Suça sürüklenen çocuğun adli sicil kaydı dosya içerisinde mevcuttur. Suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı Kanun’un 51. maddesi bakımından ise, Mahkemece, ” Suça sürüklenen çocuğun suça meyilli olumsuz kişiliği nazara alındığında, cezasının ertelenmesi halinde tekrar suç işlemeyeceği hususunda mahkememizde olumlu bir kanaat oluşmadığından, suça sürüklenen çocuğa verilen hapis cezasının ertelenmesine yer olmadığına,” şeklinde karar verildiği, lehe hükümlerin uygulanmamasına dayanak olan gerekçenin yerinde, yeterli ve kanunî olduğu anlaşılmakla, hükümde bu yönüyle hukuka aykırılık bulunmamıştır.
Yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, suça sürüklenen çocuk ve müdafinin yerinde görülmeyen diğer temyiz sebepleri de reddedilmiştir.

Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/11/2018 tarihli ve 2016/6-986 E., 2018/554 K. sayılı içtihadında belirtildiği üzere 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanun’un 35. maddesi ve Çocuk Koruma Kanun’un Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, mahkemece sosyal inceleme raporu alınmadan veya alınmaması durumunda gerekçesi kararda gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenlerle Bingöl 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 01.07.2016 tarihli ve 2016/80 Esas, 2016/350 Karar sayılı kararına yönelik suça sürüklenen çocuk ve müdafinin temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, BOZULMASINA, dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 19.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.