Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2021/8037 E. 2023/1012 K. 02.03.2023 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/8037
KARAR NO : 2023/1012
KARAR TARİHİ : 02.03.2023

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Karşılıksız yararlanma, mühür bozma
HÜKÜMLER : Mahkûmiyet

Sanık hakkında kurulan hükümlerin; karar tarihi itibarıyla 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereği yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305. maddesi gereği temyiz edilebilir olduğu, karar tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 260/1. maddesi gereği temyiz edenlerin hükmü temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, 1412 sayılı Kanun’un 310. maddesi gereği temyiz istemlerinin süresinde olduğu, aynı Kanun’un 317. maddesi gereği temyiz isteklerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1.Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 18.09.2014 tarih ve 2014/18226 Esas sayılı iddianamesi ile sanık hakkında karşılıksız yaralanma ve mühür bozma suçlarından5327 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 163/3, 203/1, 43, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açılmıştır.
2. Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.05.2016 tarihli ve 2014/686 Esas, 2016/670 Karar sayılı kararı ile sanık hakkında;
a) 5237 sayılı Kanun’un 163/3, 168/5, 62/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,
b) 5237 sayılı Kanun’un 203/1, 43/1, 62/1, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 6 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine, karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
1. Sanığın temyiz sebepleri; suçsuz olduğuna, beraati gerektiğine ilişkindir.
2. O yer Cumhuriyet savcısının temyiz sebepleri; karşılıksız yararlanma suçu yönünden sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmediği gibi, sanık hakkında belirlenen cezada TCK’nın 168/5. maddesi uyarınca 2/3 oranında indirim yapılması gerektiği halde 3/4 oranında indirim yapılarak eksik cezaya hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR
1. Mahkemece gerekçeli kararın delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe bölümünde, 05.04.2013 ve 17.04.2013 tarihlerinde sanığın ikamet ettiği suç adresinde bulunan meskenin su sayacında yapılan kontrolünde sayaç yerine çamaşır makinası hortumu bağlandığının tespit edilerek sanık hakkında tutanak düzenlendiği, yapılan tahkikatlarda suç tarihinde meskende sanığın oturduğunun anlaşıldığı, sanığın kurum zararını kovuşturma aşamasında giderdiği kabul edilmiştir.
2. Sanık savunmalarında, karşılıksız yararlanma suçunu ikrar etmiş, ancak mühre yönelik bir müdahalesinin bulunmadığını belirtmiştir.
3.Asat Genel Müdürlüğünün 21.04.2016 tarihli yazısında, sanığın kurum zararını giderdiğinin belirtildiği anlaşılmıştır.
4. 28.03.2013 tarihli mühür kırma tutanağı ile 05.04.2013 ve 17.04.2013 tarihli kaçak su kullanımı tutanakları dosyasına eklenmiştir.
5. Sanığın adli sicil kaydı ve nüfus kayıt örneği dava dosyasına eklenmiştir.
IV. GEREKÇE
O yer Cumhuriyet savcısının temyiz isteminin sadece karşılıksız yararlanma suçuna yönelik olduğu belirlenerek yapılan incelemede;

A. Karşılıksız Yararlanma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 05/07/2012 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından, 6352 sayılı Kanun’un 84. maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 168. maddesine eklenen 5. fıkra uyarınca, zararın soruşturma tamamlanmadan önce tazmin edilmesi halinde kamu davası açılamayacağı, başka bir anlatımla zararın giderilmemesinin dava şartı olduğu dikkate alındığında, soruşturma aşamasında şüpheliye, belirlenen vergili ve cezasız zarar miktarını kamu davası açılmadan önce tamamen tazmin etmesi halinde hakkında dava açılmayacağı da hatırlatılarak usulünce bildirimde bulunulup, makul bir süre tanınması ve soruşturma aşamasında zararın tamamen tazmini halinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi, tamamen tazmin edilmemesi halinde ise dava açılması gerekmektedir. Ancak anılan şekilde soruşturma aşamasında kurum zararı bilirkişiye tespit ettirilmeden ve tespit ettirilse dahi usulünce bildirimde bulunulmadan sanık hakkında dava açılması halinde sanık kovuşturma aşamasında zararı tamamen giderirse, zarar soruşturma aşamasında giderilmiş gibi, 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddesi gereğince kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi, ayrıca sanığın 5237 sayılı Kanun’un 168. maddesinin 5. fıkrası hükmünden kaç kez yararlandığının denetimi açısından verilecek kararın 6352 sayılı Kanun’un 103. maddesi ile 5352 sayılı Adli Sicil Kanunu’nun 6. maddesine eklenen 2. fıkra uyarınca adli sicilde bunlara mahsus sisteme kaydının sağlanması gerekir.
Somut olayda; soruşturma aşamasında sanığa usulüne uygun bildirimde bulunulmaması ve kovuşturma aşamasında Asat Genel Müdürlüğünün 21.04.2016 tarihli yazısı uyarınca sanığın kurum zararını ödediğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında, 6352 sayılı Kanun ile değişik 5237 sayılı Kanun’un 168/5 ve 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddesi uyarınca kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
B. Mühür Bozma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinde öngörülen hak yoksunlukları uygulanırken, 15.04.2020 gün ve 31100 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 10. maddesi ile TCK’nın 53. maddesinde yapılan değişikliğin infaz aşamasında gözetilmesi ve tekerrüre esas alınan ilamda yer alan TCK’nın 157/1. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçunun, hükümden sonra yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında, anılan hükme ilişkin, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüş, yargılama sürecindeki işlemlerin usûl ve kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç vasfı ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak ;
Anayasa Mahkemesinin, 02.08.2022 tarihli ve 31911 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 21.04.2022 tarihli ve 2020/87 Esas, 2022/44 Karar sayılı kararı ile; 5271 sayılı Kanun’a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle eklenen geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan “… kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış…” ibaresinin “… seri muhakeme usulü…” yönünden Anayasaya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması ve yargılama konusu 5237 sayılı Kanun’un 203/1. maddesinde tanımlanan suçun seri muhakeme usulüne tabi olması karşısında, sanık hakkında 5271 sayılı Kanun’un 250. maddesinde düzenlenen seri muhakeme usulünün uygulanabilmesi için yerel mahkemece dosyanın Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesinde zorunluluk bulunduğu anlaşılmakla, karar hukuka aykırı bulunmuştur.
V. KARAR
A. Karşılıksız Yararlanma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde (A) bendinde açıklanan nedenle Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.05.2016 tarihli ve 2014/686 Esas, 2016/670 Karar sayılı kararına yönelik sanığın ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz istekleri yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321/1. maddesi gereği Tebliğname’ye uygun olarak BOZULMASINA, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanun’un 322/1. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak 5237 sayılı Kanun’un 168/5. ve 5271 sayılı Kanun’un 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının kovuşturma şartının gerçekleşmemesi nedeniyle, DÜŞMESİNE, karar kesinleştiğinde bir suretinin Adli Sicil Kanunu’nun 6/2. maddesi uyarınca mahsus siciline kaydı için Adalet Bakanlığı Adlî Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğüne yerel mahkemesince gönderilmesine,
B. Mühür Bozma Suçundan Kurulan Hüküm Yönünden
Gerekçe bölümünde (B) bendinde açıklanan nedenle Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesinin, 23.05.2016 tarihli ve 2014/686 Esas, 2016/670 Karar sayılı kararında sanığın temyiz istemi yerinde görüldüğünden hükmün, 1412 sayılı Kanun’un 321. maddesi gereği, Tebliğname’ye aykırı olarak, BOZULMASINA,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.03.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.