Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2021/11785 E. 2021/14831 K. 22.09.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2021/11785
KARAR NO : 2021/14831
KARAR TARİHİ : 22.09.2021

Bina içinde muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık suçundan suça sürüklenen çocuk …’nin, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-h, 145, 31/3 ve 168/1. maddeleri uyarınca 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Mustafakemalpaşa 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/06/2019 tarihli ve 2018/394 esas, 2019/226 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 01/03/2021 gün ve 94660652-105-16-11011-2020 Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31/03/2021 gün ve 2021/34509 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, sanık hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/2-h, 145 ve 31/3. maddeleri gereğince belirlenen 10 ay hapis cezası üzerinden, anılan Kanun’un 168/1. maddesi uyarınca 2/3 oranında yapılan indirim sonucunda, 3 ay 10 gün hapis cezası yerine, 6 ay 20 gün hapis cezasına hükmedilmek suretiyle fazla ceza tayin edilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 04/07/2006 tarih, 2006/2-185 esas ve 2006/175 karar sayılı kararı çerçevesinde sanık aleyhine yasa yoluna başvurulması ve aleyhe sonuç doğurmamak üzere hüküm bozulması mümkün olmakla;
1-5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup, hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK’nın 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 15.12.2009 gün ve 6/242-291 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, “…daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” görüşünün, TCK’nın 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. TCK 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK’nın 145. maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır. TCK’nın 145. maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup, hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.
Somut olayda ise; 225 TL değerindeki bisiklet ve bebek arabasını çalan suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin miktar olarak az olmaması nedeniyle TCK’nın 145. maddesinin uygulanamayacak olması,
2-Y.C.G.K.’nın 26.03.2013 günlü, 2012/6-1232 Esas ve 2013/106 Karar sayılı içtihadında belirtildiği üzere, çalınan malın 3. kişiye satılması halinde; 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinin uygulanabilmesi için hırsızlık suçunun failinin, sattığı yeri veya kişiyi söyleyerek çalınan malın, hırsızlık suçunun mağduruna iadesini sağlamasının tek başına yeterli olmadığı, failin bizzat pişmanlık göstererek, satın alan iyiniyetli ise; sattığı yeri veya kişiyi söyleyerek çalınan malın hırsızlık suçunun mağduruna iadesini sağlamasının yanında aynen geri verme veya tazmin suretiyle satın alanın zararını da gidermesi, kötüniyetliyse; satın alandan elde ettiği para veya sağladığı menfaati, kazanç müsaderesine konu edilmek üzere soruşturma makamlarına teslim etmesi gerekir. Somut olayda suça sürüklenen çocuğun müştekiden çaldığı bisiklet ve bebek arabasının satıldığı kişiler hakkında TCK’nun 165. maddesinde düzenlenen suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi suçundan işlem yapılıp-yapılmadığının anlaşılamaması nedeniyle iyi niyetli mi kötü niyetli mi olduklarının tespit edilemediği ancak satın alan iyiniyetli ise; sattığı yeri veya kişiyi söyleyerek çalınan malın hırsızlık suçunun mağduruna iadesini sağlamasının yanında aynen geri verme veya tazmin suretiyle satın alanın zararını da gidermesi, kötüniyetliyse; satın alandan elde ettiği para veya sağladığı menfaati, kazanç müsaderesine konu edilmek üzere soruşturma makamlarına teslim etmesi gerekmesi ve suça sürüklenen çocuk tarafından suça konu malları satın alanların zararlarının giderildiğine ve ya satın alandan elde ettiği para veya sağladığı menfaati, kazanç müsaderesine konu edilmek üzere soruşturma makamlarına teslim edildiğine ilişkin dosyada bir delil olmadığından, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmaması gerekirken, yazılı şekilde 5237 sayılı TCK’nun hırsızlık suçundan 168/1. maddesinin uygulanması,
3-Konut dokunulmazlığının ihlali suçunun birden fazla kişi tarafından birlikte işlendiğinin anlaşılması karşısında; suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nun 119/1-c maddesinin uygulanmaması,
4-Dosya kapsamına göre, suç tarihinden önce hapis cezasına ilişkin hükümlülüğü bulunmayan suça sürüklenen çocuk hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan tayin olunan kısa süreli hapis cezasının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesinde yer alan,“Daha önce hapis cezasına mahkûm edilmemiş olmak koşuluyla, mahkûm olunan otuz gün ve daha az süreli hapis cezası ile fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş bulunanların mahkûm edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezası, birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilir.” şeklindeki hüküm uyarınca anılan maddenin 1. fıkrası bentlerindeki seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesinin zorunlu olduğunun gözetilmemesi,
5-Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.11.2018 tarihli ve 2016/6-986 E., 2018/554 K. sayılı içtihadında belirtildiği üzere Çocuk Koruma Kanunu’nun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkındaki Yönetmeliğin 20 ve 21. maddeleri ile 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca; fiil işlendiği sırada 15-18 yaş grubu içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığının takdiri bakımından, mahkemece sosyal inceleme raporu alınmadan veya alınmaması durumunda gerekçesi kararda gösterilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, hususları da belirlenmiş olup, bu yönlerden den de kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 22/09/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.