Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2020/30087 E. 2021/739 K. 25.01.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/30087
KARAR NO : 2021/739
KARAR TARİHİ : 25.01.2021

Nitelikli hırsızlık suçundan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 168/1 ve 62. (ikişer kez) maddeleri gereğince iki kez 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezalarının anılan Kanun’un 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine dair Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/03/2015 tarihli ve 2014/224 esas, 2015/135 sayılı kararının 12/05/2015 tarihinde kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içinde 23/03/2016 tarihinde dolandırıcılık suçunu işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, erteli hapis cezasının aynen infazına ilişkin Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/11/2018 tarihli ve 2014/224 esas, 2015/135 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen24/07/2020 gün ve 94660652-105-20-18700-2019 Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/09/2020 gün ve 2020/73153 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlâl suçundan da kamu davası açıldığı ancak, anılan suç nedeniyle olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, mahkemesince bu hususta zamanaşımı süresince her zaman bir karar verilmesi mümkün olduğu gözetilerek yapılan incelemede;
Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/03/2015 tarihli ve 2014/224 esas, 2015/135 sayılı kararı yönünden yapılan incelemede;
Sanık hakkında nitelikli hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlâl iddiasıyla 5237 sayılı Kanun’un 142/1-b, 116/1 ve 119/1-c maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı hâlde, konut dokunulmazlığını ihlal suçu yönünden hüküm kurulmayıp iki kez 142/1-b maddesi gereğince nitelikli hırsızlık suçundan mahkûmiyetine karar verilmesinde,
Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/11/2018 tarihli ve 2014/224 esas, 2015/135 sayılı ek kararı yönünden yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, sanık …’ın müdafisinin 03/02/2015 tarihli dilekçesi ile müdafiilik görevinden çekildiğini beyan etmesi üzerine aynı tarihli 3. oturumda anılan dilekçenin sanığa tebliğine karar verildiği ve çekilme dilekçesinin 13/02/2015 tarihinde sanığın doğrudan mernis adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildikten sonra, 25/03/2015 tarihli 4. celsede verilen kararın sanığa tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşılmış ise de, 7201 sayılı Kanun’un 10/2. maddesinin, “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, öncelikle bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise mernis adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, 7201 sayılı Kanun’un 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek, merci tarafından tebligata 7201 sayılı Kanun’un 23/1-8 ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 16/2. maddesi hükümlerine göre, “Tebligat çıkarılan adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olduğundan, tebliğ imkansızlığı durumunda, tebligatın, tebligat kanunu’nun 21/2. maddesine göre bu adrese yapılması” gerektiğine dair şerh düşülerek tebliğ işlemlerinin tamamlanması gerektiği nazara alındığında müdafiilikten çekilme dilekçesinin sanığa usulü ile tebliğ yapılmadığı, sanığın vekilinin çelildiğinden haberdar olduğuna yönelik dosyada herhangi bir belge ve bilgiye de rastlanılmadığı, dolayısıyla 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41. maddesinde yer alan “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder” şeklindeki düzenleme uyarınca müdafiinin görevinin halen devam ettiği, yine anılan Kanun’un “Vekile ve kanuni mümessile tebligat” başlıklı 11. maddesinde yer alan “Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır.” şeklindeki emredici düzenleme gereğince de, sanığın ve müdafiinin yokluğunda verilen kararın müdafiiye tebliğ edilmesi gerekirken sanığın mernis adresine tebliğ yapıldığı, bu durumda ise anılan kararın henüz kesinleşmediği ve denetim süresinin başlamadığı, dolayısıyla denetim süresi içerisinde kasıtlı suç işlendiği gerekçesiyle aynen infaz kararı verilemeyeceği gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanık … hakkında, yokluğunda verilen Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/03/2015 tarihli ve 2014/224 Esas – 2015/135 Karar sayılı erteli hapis cezalarına ilişkin mahkumiyet hükmü, temyiz edilmediğinden bahisle 12.05.2015 tarihinde kesinleştirilmiş ve sonrasında denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlediği ihbarı üzerine yeniden ele alınan dosyada Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/11/2018 tarihli ve 2014/224 Esas – 2015/135 Karar sayılı ek kararı ile erteli hapis cezalarının aynen infazına karar verilmiş ise de; dosya kapsamına göre, sanık …’ın vekaletnameli avukatı olan Av. Oktay Onat Subaşı’nın, 03/02/2015 tarihli müdafilik görevinden çekildiğine ilişkin dilekçesini dosyaya sunması üzerine 03/02/2015 tarihli celsede müdafilikten çekilme dilekçesinin sanığa tebliğine karar verildiği ve anılan dilekçenin 13/02/2015 tarihinde sanığın doğrudan MERNİS adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebliğ edilmesinden sonra, 25/03/2015 tarihli kararın da sanığa tebliğ edilerek kesinleştirildiği anlaşılmakla; 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesinin, “Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.” hükmü ile gerçek kişilere yapılacak tebligat ile ilgili olarak iki aşamalı bir yöntem benimsenmiş olması karşısında, önce bilinen en son adres (bilinen bir adres yoksa ya da bilinen en son adres ile adres kayıt sistemindeki adres aynı ise MERNİS adresi olduğu belirtilmeksizin adres kayıt sistemindeki adres) esas alınarak, Tebligat Kanunu’nun 21/1. maddesine göre normal tebligat çıkarılıp, çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, aynı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca adres kayıt sistemindeki adres bilinen en son adres olarak kabul edilerek bu adrese tebliğ yapılması gerekirken, müdafilikten çekilme dilekçesinin doğrudan sanığın MERNİS adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi gereğince yapıldığı, yapılan tebligat işleminin usule uygun olmadığı, sanığın, müdafiinin çekildiğinden haberdar olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir bilgi ve belgeye de rastlanılmadığı, dolayısıyla 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41. maddesinde yer alan “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder” şeklindeki düzenleme uyarınca sanık müdafiinin görevinin halen devam ettiği ve buna göre de 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11. maddesi uyarınca vekille takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılmasının zorunlu olduğu gözetilmeden verilen kararın sanık müdafiine tebliği yerine sanığa tebliğ edilerek kesinleştirilmesi nedeniyle yapılan tebliğ işleminin ve dolayısıyla kesinleştirme işleminin usulsüz olduğu, bu nedenle hükmün usulüne uygun kesinleşmediği ve sonraki tüm işlemlerin hukuken geçersiz olduğu belirlenmekle; kesinleşmemiş kararlara karşı kanun yararına bozma isteminde bulunulamayacağından, öncelikle Denizli 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 25/03/2015 tarihli ve 2014/224 Esas – 2015/135 Karar sayılı kararının usulüne uygun olarak sanık müdafiine tebliğ edilip, usulüne uygun biçimde kesinleştirilmesinden sonra yeniden kanun yararına bozma isteminde bulunulması mümkün olup (DENİZLİ) 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.03.2015 tarihli ve 2014/224 Esas – 2015/135 Karar sayılı kararına ve (DENİZLİ) 7. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.11.2018 tarihli ve 2014/224 Esas – 2015/135 Karar sayılı ek kararına yönelik kanun yararına bozma istemlerinin REDDİNE, 25/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.