Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2020/2031 E. 2020/6890 K. 25.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2020/2031
KARAR NO : 2020/6890
KARAR TARİHİ : 25.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Karşılıksız yararlanma
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın, 15.01.2018 tarihli dilekçesindeki anlatımından eski hale getirme ve temyiz isteminde bulunduğunun anlaşılması ve eski hale getirme isteği hakkındaki karar verme yetkisinin, CMK’nın 42/1. maddesi uyarınca Yargıtay’ın ilgili dairesine ait olması nedeniyle Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 18.01.2018 ve 11/07/2018 tarihli ek kararları ile Bakırköy 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25.07.2018 tarihli 2018/729 D.İş. No’lu kararının yok hükmünde olduğu; sanığın yokluğunda verilen 29.01.2015 tarihli mahkumiyet hükmünün, doğrudan MERNİS adresi ile aynı olan bilinen en son adresine Tebligat Kanunun 21/2. maddesine göre 23.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmışsa da, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre sanığın yokluğunda verilen gerekçeli kararın öncelikle muhatabın bilinen en son adresinde tebliğe çıkarılması, ancak 6099 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilerek tebligatın bu adrese yapılmasının gerektiği; yine aynı Kanun’nun 21/2. maddesinde; “Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” hükmünün yer aldığı, bu maddeye göre tebliğ işleminin ne şekilde yapılacağı Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 31/1-c maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddenin son fıkrasında bu bende göre yapılacak tebligatlarda Yönetmeliğin 30. maddesinde öngörülen araştırmanın yapılmayacağının belirtildiği, nitekim Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30/1. maddesinde de buna paralel olarak; “adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar” tebliğ memurunca muhatabın adreste bulunmama sebebinin araştırılması zorunluluğu kuralının dışında tutulduğu, somut olayda sanığın MERNİS adresine doğrudan “MERNİS adresi” şerhi düşülerek Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesi uyarınca yapılan tebliğ işleminin geçersiz olduğu ve sanığın öğrenme üzerine 15.01.2018 tarihli eski hale getirme ve temyiz isteminin süresinde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Sanık hakkında abonesiz ve sayaçsız kaçak elektrik kullanıldığına dair tutanak tutulduğu, sanığın tutanaktaki beyanına göre ilgili adreste 1 aydır bulunduğu ve sayacın olmadığını belirttiği, mahkemedeki beyanında da suça konu adresin annesi adına kayıtlı olduğu ve kendinin burayla bir alakasının bulunmadığını belirttiğinin anlaşılması karşısında; sanığın suç tarihinde suça konu yerde oturup oturmadığının kolluk marifetiyle araştırılarak tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra; 6352 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girdiği 05.07.2012 tarihi sonrasında işlenen karşılıksız yararlanma suçlarında 5237 sayılı TCK’nın 163/3. ve 168/5. maddelerine göre soruşturma aşamasında Cumhuriyet Başsavcılığınca müşteki kurumun vergili ve cezasız gerçek zararı bilirkişiye hesaplattırılıp, sanığa miktar da belirtilip usulüne uygun süre verilmek suretiyle “bilirkişinin hesapladığı kurumun vergili ve cezasız gerçek zararını soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin etmesi durumunda hakkında kamu davası açılmayacağına” dair bildirimde bulunulması gerektiği ve bildirim sonrası verilen sürede kurumun gerçek zararı soruşturma tamamlanmadan önce tamamen tazmin edilmesi halinde bu bir dava şartı olduğundan TCK’nın 168/5. maddesine göre kamu davasının açılamayacağı ve eğer soruşturma aşamasında bu ihtar işlemi yapılmamış olmasına rağmen sanık tarafından kovuşturma aşamasında müşteki kurumun zararının tamamen karşılanması halinde bu ödemenin soruşturma aşamasında yapılmış gibi kabul edilerek sanık hakkında CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden düşme kararı verilmesi gerekeceği nazara alınarak belirtilen şekilde müşteki kurumun vergili ve cezasız gerçek zararı bilirkişiye hesaplattırılıp sanığa bildirim yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
2- Kabule göre de;
Kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/4. maddesi uyarınca birinci fıkrada belirtilen hak yoksunluklarının uygulanamayacağının gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 25/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.