Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2018/6680 E. 2018/15605 K. 17.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2018/6680
KARAR NO : 2018/15605
KARAR TARİHİ : 17.12.2018

Hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlâl etme suçlardan sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142-2-d, 116/2 ve 62/1. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis ve 5 ay hapis cezaları ile cezalandırılmasına dair Nizip 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 05/09/2013 tarihli ve 2010/301 esas, 2013/476 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 30/10/2018 gün ve 94660652-105-51-7636-2018-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/11/2018 gün ve 2018/89974 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 168. maddesinde yer alan “(1) Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs (…)(1) suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce, failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir. (2) Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.” şeklindeki düzenleme dikkate alındığında, somut olayda müşteki Salih Dikilitaş’ın kovuşturma aşamasında 23/03/2012 tarihli celsede, çalınan malzemelerinin kendisine iade edildiği ve her hangi bir zarar talebinin olmadığı yönündeki beyanı nazara alınarak, müştekiye kovuşturma aşamasından önce veya sonra hangi aşamada çalınan mallarının iade edildiği sorulmak suretiyle cezasından indirim yapılması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Müşteki, 23.03.2012 tarihli duruşmada çalınan malların kendisine iade edildiğini ve herhangi bir zarar talebinin olmadığını söylemişse de; somut olayda çalınan malların yerinin sanık tarafından söylenmesi üzerine bu malların iadesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı, kolluk görevlilerince yapılan araştırma sonucu suça konu mallara ulaşıldığı, kaldı ki sanığın suça konu malları sattığı yeri söylemesi üzerine bu malların müştekiye iadesi sağlanmış olsaydı dahi Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.03.2013 gün ve2012/6-1232 esas – 2013/106 karar sayılı kararında da açıklandığı üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 763. maddesi uyarınca suça konu eşyayı bir üçüncü kişiye satmak suretiyle zilyetliği devreden sanığın artık eşya üzerinde tasarruf yetkisi kalmadığından, üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan eşyayı sattığı yeri göstermesi sonucu eşyanın satın alınan kişiden alınarak mağdura iadesinin 168. madde anlamında sanık tarafından gerçekleştirilmiş bir iade veya tazmin olarak kabulünün mümkün olmadığı anlaşılmakla, sanığın suça konu malları sattığı Bünyamin Bahçeci isimli kişinin zararının sanık tarafından giderildiğine dair dosya içerisinde herhangi bir beyan yahut tespit olmadığı da nazara alındığında; mahkemenin sanık hakkında etkin pişmanlık uygulamayarak yazılı şekilde karar vermesinde isabetsizlik görülmediğinden (NİZİP) 2. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 05.09.2013 gün ve 2010/301 E., 2013/476 K. sayılı kararına yönelik yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 17/12/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.