Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2016/10169 E. 2018/14392 K. 28.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2016/10169
KARAR NO : 2018/14392
KARAR TARİHİ : 28.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık
HÜKÜM : Beraat

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bir insanın dini inanç ve duyguları ile doğup büyüdüğü, terbiyesini aldığı ailesi, çevresi ve içinde bulunduğu toplum arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır.
Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Somut olayda, fiilin suç oluşturmaması nedeniyle derhal beraat kararı verilmesi dışında delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda sanıklardan …’ın sorgusu yapılıp savunması saptanmadan her iki sanık hakkında beraat kararı verilemeyeceği gözetilmemişse de; tüm dosya içeriğine göre, sanıkların şikayetçinin evine gelip misafir kabul edip etmediğini sordukları, şikayetçinin de kabul etmesi üzerine şikayetçinin evine girdikleri, şikayetçiye sen hastasın gel seni okuyalım deyip şikayetçiye abdest aldırdıkları, şikayetçiye bileziklerini ve yüzüğünü çıkarmasını söyledikleri, şikayetçinin de sanıkların talimatı üzerine 2 adet bilezik ve 1 adet yüzüğünü çıkarıp içi su dolu maşrapaya koyduğu, sanıkların okuyup üfledikten sonra şikayetçiye farkettirmeden altınları alıp işlerinin bittiğini söyleyerek olay yerinden ayrıldıkları, sanıklar gittikten sonra da şikayetçinin altınların çalındığını farkettiği olayda; sanıkların hileli söz ve davranışlarla şikayetçinin dini duygularını istismar ettikleri, şikayetçiden haksız menfaat sağladıkları anlaşılmakla; sanıkların eyleminin bu niteliği itibariyle TCK’nın 158/1-a. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekebileceği ve bu suçla ilgili davaya bakma ve delilleri değerlendirme görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla esasa ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, üst Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 28/11/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.