Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2015/9775 E. 2017/11353 K. 06.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/9775
KARAR NO : 2017/11353
KARAR TARİHİ : 06.11.2017

MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hrısızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesinde atıfta bulunan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106.maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20 TL’den az olduğu halde (12,90 TL) yargılama giderinin sanıktan tahsiline karar verilmiş ise de, toplam yargılama gideri kapsamında olması nedeniyle hükmün kesinleştiği tarihte sanıktan tahsili gereken yargılama giderinin yukarıda açıklanan terkin edilmesi gereken miktardan az olması halinde Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasının; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş; dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;
Yargıtay CGK’nın 04/02/2014 gün ve 2013/15-262 Esas-2014/37 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi, kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır. Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Dolandırıcılık suçunun dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle işlenmesi, bu suçun temel şekline göre daha ağır ceza ile cezalandırılmayı gerektiren bir durum olarak TCK’nın 158/1-a maddesinde düzenlenmiştir. Madde gerekçesine göre, burada dikkat edilmesi gereken husus, dinin bir aldatma aracı olarak kullanılmasıdır.
Din, bir topluluğun sahip olduğu kutsal kitap, peygamber ve Allah kavramını da genellikle içinde bulunduran inanç sistemi ve bu sisteme bağlı olarak yerine getirmeye çalıştığı ahlaki kurallar bütünüdür. Dini inanç, dine inanan, belirli bir dine mensup kişinin duygularıdır. Bu nitelikli unsurun gerçekleşebilmesi ve suçun oluşabilmesi için, dini kurallara bağlı olanların, önem verdiği değerler, dini inanç ve duygular aldatma aracı olarak kötüye kullanılmalı, bu suretle gerçekleştirilen hile ile haksız bir yarar da sağlanmış olmalıdır.
Somut olayda; gündüz vakti, sanık ve temyiz dışı sanıklar …ın, birlikte araç ile müştekilerin ikamet ettiği köye geldikleri, temyiz dışı sanık ..’ın araçta beklediği, sanık ile temyiz dışı sanık Menevşe’nin ellerindeki bohçalar ile müştekilerin evinin önüne geldiklerinde sesleri duyan müşteki …’ın kapının önüne çıktığı ve sanıkları evin balkonuna alarak yemek verdiği, bu sırada müşteki …’a “evde büyü var” diyerek büyüyü bozmak için evde başka kimse varsa dışarı çağırmasını istedikleri, evin içinde bulunan müşteki …’nın çağrılması üzerine balkona geldiği, bir süre sonra temyiz dışı sanık Menevşe’nin müşteki …’ya yalnız konuşmak istediğini söyleyip birlikte evin salonuna geçtikleri, büyüyü bozmak için müşteki …’dan kolundaki bilezikleri ve evdeki diğer altınları isteyerek “bunlara besmele okuyup dua edip yastığın içine koyacağım” dediği, müşteki …’nın kolundaki 3 adet ve oturma odasındaki kanepenin içinde bulunan müşteki Melike’ye ait 2 adet toplam 5 adet bileziği temyiz dışı sanık Menevşe’ye verdiği, bilezikleri bir beze saran sanığın bezi müşteki …’ya verdiği, onun da oturdukları odadaki yastıkların arasına koyduğu, daha sonra müşteki …’dan diğer müşteki …’ı çağırmasını istediği ve müştekilere bir tülbent göstererek “içinde altın var, yatak odasına kilitliyorum, bir saat sonra kilidi açıp tülbenti açın büyü bozulsun, bizi de kapıya kadar uğurlayın” dedikten sonra sanık ve temyiz dışı sanık Menevşe’yi uğurlayan ve eve dönen müştekilerden …’nın müşteki …’nın kolundaki ve oturma odasındaki kanepenin içinde sakladığı bileziklerin yerinde olmadığını görmesi şeklinde gerçekleşen olayda, sanık ve temyiz dışı sanıkların hileli söz ve ustaca davranışlarla dini duygularını istismar ettiği ve denetim olanağını önemli ölçüde azalttığı müştekilerden haksız menfaat sağladıkları anlaşılmakla, sanığın eyleminin bu niteliği itibariyle 5237 sayılı TCK’nın 158/1-a maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekebileceği ve bu suçla ilgili davaya bakma ve delilleri değerlendirme görevinin ağır ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, bozma sonrası kurulacak hükümde 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 06/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.