Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2015/810 E. 2015/11549 K. 03.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/810
KARAR NO : 2015/11549
KARAR TARİHİ : 03.06.2015

Tebliğname No : 2 – 2012/245116
MAHKEMESİ : Erbaa Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 07/06/2012
NUMARASI : 2011/144 (E) ve 2012/371 (K)
SUÇ : Hırsızlık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I-) Sanık İ.. A.. hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Hükümlü hakkında 07.06.2012 tarih ve 2011/144 esas ve 2012/371 sayılı hükümle hırsızlık suçundan yakınanlar V.. Ç.., Ö.. A.. ve N.. D..’e yönelik hırsızlık suçundan verilen hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesi uyarınca “kamu yararına bir işte çalıştırılması” seçenek yaptırımına çevrilmesine karar verildiği ve kararın temyiz edilmeden kesinleştiği, sanığa yapılan tebligata rağmen Denetimli Serbestlik ve Yardım Merkezi Şube Müdürlüğü’ne başvurmadığından bahisle infaz dosyasının mahkemesine gönderilmesi üzerine duruşma açılarak sanık hakkında hırsızlık suçundan verilen hapis cezasının, 5237 sayılı TCK’nın 50/6 maddesi uyarınca tamamen infazına verilerek hüküm kurulduğu belirlenerek yapılan incelemede;
Hükümlü hakkında verilen kararın infaza ilişkin olması nedeniyle temyiz kabiliyeti bulunmayıp 5275 sayılı CGİK’nın 98. maddesi uyarınca çektirilecek cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilmesi ile ilgili mahkemece verilecek kararlar aynı Kanun’un 101/3. maddeleri gereğince itiraza tabi olduğundan, 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesine göre de kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, hükümlünün 09.07.2013 tarihli dilekçesinin itiraz niteliğinde kabul edilerek itirazının merciince incelenerek esastan karar verilmek üzere dosyanın incelenmeksizin mahalline istem gibi İADESİNE,

II-) Suça sürüklenen çocuklar H.. T.. ve R.. Y.. hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde
Etkin pişmanlık yönünden, dosya içeriğine uygun olan mahkemenin kabul ve değerlendirmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki bozma düşüncesi benimsenmemiştir.
Dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1-) Suça konu motosikletlerin park edildikleri sokak ve caddelerden çalındığının anlaşılması karşısında hırsızlık eylemlerinin 5237 sayılı TCK’nın 142/1-e maddesinde düzenlenen suçu oluşturduğu gözetilmeden aynı Kanun’un 141/1 maddesi uyarınca ceza tayini,
2-) Oluşa ve dosya içeriğine göre suça sürüklenen çocukların mağdur Ö.. A..’a yönelik hırsızlık suçuna önceden verdikleri karar uyarınca gözcülük yapmak suretiyle doğrudan katıldıkları gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 37/1.maddesi uyarınca hüküm kurulması gerekirken aynı Kanun’un 39/2.maddesi ile uygulama yapılması,
3-) Suça sürüklenen çocuk R.. Y..’ın ve sanık İ.. A..’nin aşamalarda alınan savunmalarında mağdur V.Ç.’un motosikletini saat 18:00 ile 18:30 sularında çaldığını ikrar ettikleri, gece vaktinin, suç tarihinde saat 18:19 da başladığının anlaşılması karşısında hırsızlık suçunun gece vakti işlendiğine dair delillerin nelerden ibaret olduğu karar yerinde denetime olanak verecek şekilde tartışılmadan suça sürüklenen çocuk hakkında TCK’nın 143. maddesinin uygulanması,
4-) Suça sürüklenen çocuk R.. Y.. hakkında yakınan V.. Ç..’a yönelik hırsızlık suçundan hüküm kurulurken 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 143/1, maddeleri uyarınca belirlenen 1 yıl 1 ay hapis cezasından aynı Kanunun 31/3. maddesi ile 1/3 oranında indirim yapılarak “8 ay 20 gün” hapis cezası yerine, hesap hatası sonucunda “6 ay 20 gün”hapis cezasına ve aynı Kanun’un 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılarak “7 ay 6 gün” hapis cezası yerine “5 ay 17 gün” hapis cezasına hükmedilerek eksik ceza tayini,
5-) Suç tarihi itibariyle suça sürüklenen çocukların sabıkasız olduğu; çalınan motosikletlerin mağdurlara iade ve tazmin edilmiş olması nedeniyle hırsızlık suçundan dolayı mağdurların maddi bir zararının bulunmadığı gözetildiğinde “sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği” hususu irdelenip CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanıp uygulanmamasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
6-) Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımları düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 50/1-f maddesinde, gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte ücret ödenmeksizin çalıştırılmaya karar verilebileceği belirtilmesine rağmen suça sürüklenen çocukların gönüllü olup olmadığı sorulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

7-) 5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesinde daha önce hapis cezası ile mahkum olmayan 18 yaşını doldurmamış çocukların mahkum edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrileceği belirtilmiş, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106/4. maddesinde “çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde bu ceza hapse çevrilemez, bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Her ne kadar 5237 sayılı TCK’nın 50/6. maddesinde seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde tedbire çevrilen kısa süreli hapis cezasının tamamen veya kısmen infazına karar verileceği belirtilmiş ise de, yukarıda açıklanan düzenlemeler karşısında 5237 sayılı TCK’nın 50/6. maddesinin çocuklar yönünden uygulanamayacağı, hükmolunan seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde, diğer seçenek tedbirlerden birine veya adli para cezasına karar verilebileceği sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla kısa süreli hapis cezasından çevrilen seçenek tedbirin yerine getirilmemesi halinde hapis cezasının tamamen veya kısmen infaz edileceği ihtarı yapılamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanun’un 8/1.maddesinin yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son. maddesi uyarınca yeni hüküm kurulurken bozma öncesi hükmolunan yaptırımın (cezanın) ve sonuçlarının ağırlaştırılamayacağı kuralının gözetilmesine, 03.06.2015 tarihinde (hırsızlık suçunun nitelendirilmesine ilişkin bir numaralı bozma nedeniyle oyçokluğuyla) diğer bozma nedenleri yönünde oybirliğiyle karar verildi.

KARŞI OY :

Aşağıda sunduğum nedenlerle sayın çoğunluğun hırsızlık suçlarının nitelendirilmesine ilişkin bir numaralı bozma görüşüne katılmıyorum.
Somut olaylarda özetle; bir şekilde kilitlenmek suretiyle sokağa park edilmiş motosikletlerin çalması biçimindeki eyleminin, suç tarihinde yürürlükte olan TCK.nın 142/1-b maddesinde tanımlanan suçu, kilitlenmeden veya kontak anahtarı
üzerinde olduğu halde sokağa park edilmiş motosikletlerin çalınması biçimindeki eylemlerin ise TCK.nın 141/1. maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu düşüncesinde olduğumdan, sayın çoğunluğun, bütün eylemlerin aynı Kanun’un 142/1-e maddesindeki suçu oluşturduğuna ilişkin bozma düşüncesine katılmıyorum.
Öncelikle 765 sayılı Yasa ile 5237 sayılı Yasa’daki düzenlemeleri birlikte değerlendirecek olursak; konumuzla ilgili olarak 765 sayılı TCK.nın 491/2. maddesinde hırsızlık suçunun, “Adet muktezası olarak yahut tahsis ve istimalleri itibariyle umumun tekafülü altında bulunan eşya hakkında işlenirse” biçiminde düzenlemeye yer verilmiş, motorlu araçlar ve motosikletlere yönelik hırsızlık eylemleri, aynı Yasa’nın daha ağır nitelikteki olan 493/1 ve 2. maddesinde öngörülen unsurların oluşmaması hallerinde, anılan 491/2. maddesi kapsamında nitelikli hırsızlık olarak kabul edilmekteydi. Ancak 5237 sayılı Yasa’da, 765 sayılı Yasa’nın 491/2. maddesi yerine, 142/1-e maddesindeki hırsızlık suçunun, “Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında,” işlenmesini nitelikli hal olarak düzenlemenin yanında, motorlu araçlarla ilgili olarak TCK.nın 142/1-b (1.cümle) maddesinde hırsızlık suçunun, “herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ……. muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,” işlenmesi biçimindeki düzenlemeye yer vermek suretiyle, motorlu araçları, 765 sayılı Yasa’nın 491/2. maddesinin karşılığı olan, 5237 sayılı Yasa’nın 142/1-e maddesi kapsamından çıkartmış, daha özel bir düzenleme yapmıştır. Bu nedenle 765 sayılı TCK.nın 491/2. maddesindeki düzenleme ile 5237 sayılı TCK.nın 142/1-e maddesindeki düzenleme karşılaştırılıp, buna bağlı yorumla doğru bir sonuca ulaşmak olanaklı değildir.
Ancak 765 salıyı Yasa’da motorlu araçlar, iş makineleri, motosikletler nasıl ki aynı nitelikte eşya kabul edilip, diğer koşulların varlığı halinde anılan Yasa’nın 491/2. maddesi kapsamında değerlendirilerek suçun nitelendirilmesi yapılmakta idi ise, 5237 sayılı Yasa’da da motosiklet, motorlu araçlara ilişkin özele düzenleme öngören 142/1-b (1.cümle) maddesi kapsamında motorlu araçlarla birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu düşüncemizin aksini öngören yasal düzenleme olmadığı gibi, 5237 sayılı TCK.nın yürürlüğe girmesiyle motosikletlerin yapısında, kullanılımında, sokak veya caddelerde kilitli veye kilitsiz bırakılmalarında da bir değişiklik olmamıştır.
Özet olarak; her bir madde, düzenlendiği yasadaki aynı konuya ilişkin diğer maddelerden ayrı olarak ele alınıp tek başına yorumlanması olanaklı değildir. Çünkü çoğu zaman bir konuya ilişkin düzenleme tek bir maddeyle çözüme kavuşturulmamıştır. 765 sayılı Yasa’da, 5237 sayılı Yasa’daki 142/1-b (1.cümle) maddesinin karşılığı olmadığı gibi, 5237 sayılı Yasa’da da, 765 sayılı Yasa’da yer alan 493/1. maddenin karşılığı bir düzenleme yoktur. Bu nedenle bu konuda fazla bir şey söylemeye gerek olmadığı kanaatindeyiz.

Motosikletlere yönelik hırsızlık eylemlerinin, motorlu araçlarla birlikte ele alıp ve TCK.nın 142/1-b (1.cümle) maddesindeki suçun unsularını birlikte değerlendirecek olursak; öncelikle TCK.nın 142/1-b maddesinin 1. cümlesinde hırsızlık suçunun, “herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ……. muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında,” işlenmesi biçimindeki düzenleme gözetildiğinde; suça konu eşyanın kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olmasını suçun nitelikli hali olarak düzenleyen bir yasa maddesi karşısında, bu madde görmemezlikten gelinerek, suçun konusunu oluşturan eşya (motosiklet), ister kilitli olsun ister ise kilitsiz olsun, aynı nitelikte kabul edilerek, başka bir maddeye (TCK.nın 142/1-e maddesi) göre aynı cezayı yaptırımı doğuracak şekilde nitelikli hal kabul edilmesi, adil olmadığı gibi kendi içerisinde çelişki de oluşturmaktadır. Şöyle ki, hiçbir tedbir alınmadan veya kontak anahtarı üzerinde sokağa bırakılmış bir motosikletin çalınması eylemi ile kontağı kilitlenmiş veya tekerleği gövdesine bağlanarak kısmende olsa koruma altına alınmış bir motosikletin çalınması eyleminin aynı nitelikte kabul edilmesi yasaya ve hakkaniyete uygun düşmediği kanaatindeyiz.
Bu genel tespitlerden sonra tartışılacak en önemli sorun, kontak veya direksiyon kilidiyle ya da tekerleğin gövdeye bağlanması suretiyle kilitlenmek suretiyle sokağa park edilmiş motosikletin, TCK.nın 142/1. maddesinin b bendinin 1. cümlesi kapsamında, “kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşya” niteliğinde olup olmadığıdır.
Motorlu araçların kontak kilitleri gibi, motosikletlerin kontak kitlerininde aracı çalıştırmanın yanı sıra, hırsızlık eylemlerine karşı motosikleti koruma fonksiyonu vardır. Normal yaşamda insanlar ister araba olsun ister motosiklet olsun, kontak kilidini aracın üzerinden almak suretiyle hırsızlık eylemlerine karşı önlem almaktadırlar.
Burada yasal anlamda eşyanın muhafaza altına alınmış olmasının iki yönü söz konusudur. Birincisi suçun mağduruna bakan yönü itibariyle; mağdurun eşyasını korumak için normal sorumlu bir kişi gibi davranıp davranmadığıdır. Kişi değerli bir eşyasını sorumsuzca ve ihmalkar tutumuyla korunaksız bırakıyorsa, yasa koyucunun kişinin sorumsuzca tutumunu korumak veya gözeterek bu yönde suçun nitelikli halinin düzenlemesi söz konusu olamaz. Hırsızlık suçuna ilişkin yasa maddeleri incelendiğinde bu husus açıkça anlaşılabileceği gibi yerleşik uygulama da aynı yöndedir. İkinci yönü ise; eşyanın kilitlenmek suretiyle koruma altına alınmasıyla hırsızlık eylemlerine karşı engelleyici, caydırıcı olması veya suçun faili için risk oluşturmasıdır. Yoksa kilitlenmek suretiyle koruma altına alınmış olmakla, eşya (motosikle) hiç bir şekilde çalınamaz veya çalınamaz demek değildir. Bu nedenle direksiyon kilidi olmayan veya tekerleğin dönmesini engelleyecek bir kilitle muhafazası sağlanmamış ya da kontak anahtarı üzerinde bırakılmış olması nedeniyle kolaylıkla çalıştırılıp taşınabilen bir motosiklete göre, basit bir direksiyon vaya kontak kilidi ya da tekerleğin dönmesini engelleyen bir kilit yasal anlamda koruma sağladığında tereddüt bulunmamaktadır.

Yargıtay’ın yerleşmiş uygulamaları gözetilerek, yasal anlamda kilidin hangi nitelikte olması gerektiği ve bu bağlamda motosikletlerin kontak veya direksiyon kilitleri ile tekerleğin dönmesini engelleyen kilit sistemlerinin TCK.nın 142/1-b (1. cümlesi) kapsamında kilit olup olmadığını irdeleyecek olursak.
Yasal anlamda bir kilitten bahsedebilmemiz için, kilidin bozuk olmaması ve elle çekildiğinde kolaylıkla açılacak kadar basit olmaması gerekli ve yeterlidir. Bunun yanında kilidin muhkem veya dayanıklı olmasına gerek olmadığı gibi çay kaşığıyla veya metal saç tokasıyla açılması veya aynı marka araç anahtarlarının birbirini açıyor olması, bu kilitlerin yasal anlamda kilit sayılmalarına engel teşkil etmemektedir. Bu nedenle motosikletlerin kontak ve direksiyon kilitleri ile tekerleğinin dönmesinin engellemek için kullanılan kilitler yukarıdaki ifade ettiğimiz nitelikleri taşıması halinde yasal anlamda kilit olduğundan kuşku yoktur.
Tartışılması gereken konulardan biride; motosikletin kontak veya direksiyon kilidiyle ya da tekerleğin dönmesini engelleyecek bir kilit sistemiyle kilitlenmesi halinde; kilide bir müdahale yapılmadan veya kilit sistemi devre dışı bırakılmadan, motosikletin sürüklenerek veya birkaç kişi tarafından kucaklanarak veya çekiciyle taşınarak çalınması durumda da eylem TCK.nın 142/1-b (1. cümle) kapsamında nitelikli hırsızlık olacak mı dır?
Hemen belirtelim ki bu durumda da eylem anılan madde kapsamında nitelikli hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Çünkü anılan 142/1-b maddesinde, hırsızlık eylemini gerçekleştirme biçimine ilişkin bir düzenlemeye (TCK.nın 142/2-d maddesinde olduğu gibi) yer verilmemiştir. Kapıları kilitlenmek suretiyle sokağa park edilmiş bir otomobilin çekiciyle çalınması halinde, kilit sistemine bir müdahale olmadığı halde, yasal ifadesiyle kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşyanın çalınması söz konusu olduğundan eylem TCK.nın 142/1-b (1. cümle) tanımlanan suçu oluşturduğu gibi, aynı şekilde kilitli motosikletin kilit sistemine müdahalede bulunmadan çalınması biçimindeki eylemlerde aynı madde ve fıkra kapsamında nitelikli hırsızlık suçunu oluşturacaktır.
Açıklanması gerek diğer bir konu ise; kontak veya direksiyon kilidiyle ya da tekerleğin dönmesini engelleyecek bir kilit sistemiyle kilitli motosiklete veya kapısı kilitli veya kontağı kapalı otomobile yönelik hırsızlık eylemi ile kapısı kilitli çelik kasa veya dondurma dolabına yönelik hırsızlık eylemlerinin birbirinden farklı veya aynı nitelikte olup olmadığıdır.
Madde metnine bakacak olursak; hırsızlık suçunun, “… kilitlenmek suretiyle …… muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında” işlenmesi öngörülmüştür. Çelik kasa veya dondurma dolabının kapısının kilitlenmesiyle muhafaza altına alınmış olmayacağı hepimizin malumudur. Çelik kasa ağırlığı itibarıyla korunaklı olabilecek ise de, bu tür eşyaların kilitleri çelik kasayı veya dondurma dolabını korumaya yönelik olmayıp, içerisindeki eşyayı korumaya yöneliktir. Motorlu araçlar ile motosikletler ise, hayatın olağan akışı içerisinde, kapıları, kontak kilitleri veya direksiyonları ya da tekerlekleri kilitlenmek suretiyle aracın kendisi de bu şekilde muhafaza altına alınıp açıkta bırakılmaktadır. Yasa’daki ifadesiyle; “herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle …muhafaza altına alınmış olan eşya”nın kendisinin veya içerisindeki eşyanın çalınması halinde eylem TCK.nın 142/1-b maddesine uyan suçu oluşturacaktır.
Çelik kasa yönünden ise; kilitli bir çelik kasanın anahtar uydurularak açılıp içerisinden eşyanın çalınması eylemi, aynı Yasa’nın 142/2-d maddesi kapsamına girecek, kilit kırılmak suretiyle veya anahtar uydurma dışında başka bir şekilde kilit devre dışı bırakılarak içerisinden eşyanın çalınması halinde eylem 142/1-b maddesi kapsamında değerlendirilecek, çelik kasanın kendisinin çalınması halinde ise, bulunduğu yere göre bina dahilinde 142/1-b maddesi, açık yerde ise (ör: açık pazar yerinde) 141/1. maddesi kapsamında hırsızlık suçunu oluşturacaktır. Örnekteki nitelendirmeler birbiriyle çelişkili gözükse de, Yargıtay’ın yerleşik uygulamasını yansıtmakta olup yasa metnine de uygun olduğunda tereddüt bulunmamaktadır.
Bu nedenle motosiklet ve araçların kontak kilitleri (motosikletlerin direksiyon ve tekerleğin dönmesini engelleyen kilitleri de dahil olmak üzere) ile çelik kasa veya dondurma dolabı kilitlerinin yasal anlamda fonksiyonlarının birbirinden farklı olduğu, motosiklet ve araçların kilitleri yukarıda anılan maddeler kapsamında kilit fonksiyonuna sahip oldukları halde, çelik kasa ve dondurma dolabının kilitleri, bu eşyaların kendilerine yönelik hırsızlık eylemleri yönünden yasal anlamda kilit fonksiyonlarının bulunmadığını kabul etmek gerekmektedir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış motosikletin çalınması biçimindeki eylemler, TCK.nın 142/1-b maddesinde tanımlanan suçu, kilitlenmeden veya kontak anahtarı üzerinde bırakılarak sokağa park edilmiş motosikletlerin çalınması eylemlerin TCK.nın 141/1. maddesinde tanımlanan suçu oluşturduğu halde, sayın çoğunluğun bütün eylemlerin TCK.nın 142/1-e maddesine uyan suçu oluşturduğuna ilişkin bozma görüşüne katılmıyorum.