YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2015/4559
KARAR NO : 2015/5242
KARAR TARİHİ : 12.03.2015
Tebliğname No : KD – 2013/239889
Mühür bozma suçundan sanık hakkında Nusaybin Asliye Ceza Mahkemesinin 14.07.2009 tarih, 425-690 sayılı kararının, sanık tarafından temyizi üzerine, Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonunda, 05.02.2015 gün, 1031-1964 sayılı ilam ile;
5237 sayılı TCK’nın 203. maddesindeki seçenek yaptırımlardan hapis cezasının tercih edilmesi halinde, aynı Kanun’un 50/2. maddesi uyarınca bu cezanın adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250, 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde nazara alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, olayda mühür bozma suçu yönünden katılan kurumun tazminat istemi bulunmadığı gibi dosyaya yansıyan maddi bir zararın da belirlenemediği ve sanığın sabıkasına konu 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince erteli ilamın da esasen vaki olmamış sayılması için kararın verildiği 29.01.2002 tarihi itibariyle öngörülen 5 yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle engel oluşturmadığı gözetilerek; 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda oluşacak kanaate göre hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden; “…daha önce kasıtlı suçtan mahkum olduğu…” şeklinde, yasal olmayan, yetersiz gerekçeyle sanık hakkında aynı Kanun’un 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulmasına karar verilip, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.02.2015 gün, 2013/239889 sayılı itirazı üzerine dosya dairemize gönderilmekle; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesinin, 6352 sayılı Kanun’un 99. maddesi ile eklenen 3. fıkrası uyarınca yapılan incelemede;
Karşı temyiz bulunmaması nedeniyle eleştiri konusu yapılan hususun da sanığın kazanılmış hakkı korunmak suretiyle bozma nedeni olarak belirtilmesi gerektiğine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
Dairemizin 05.02.2015 gün, 1031-1964 sayılı kararının KALDIRILMASINA karar verilerek yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre diğer temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- 5237 sayılı TCK’nın 203. maddesindeki seçenek yaptırımlardan hapis cezasının tercih edilmesi halinde, aynı Kanun’un 50/2. maddesi uyarınca bu cezanın adli para cezasına çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,
2- Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.02.2009 tarih ve 2008/ 11-250 2009/13 sayılı kararında da kabul edildiği gibi, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde nazara alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığı, olayda mühür bozma suçu yönünden katılan kurumun tazminat istemi bulunmadığı gibi dosyaya yansıyan maddi bir zararın da belirlenemediği ve sanığın sabıkasına konu 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince erteli ilamın da esasen vaki olmamış sayılması için kararın verildiği 29.01.2002 tarihi itibariyle öngörülen 5 yıllık sürenin geçmiş olması nedeniyle engel oluşturmadığı gözetilerek; 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 6. fıkrasının (b) bendi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususunda oluşacak kanaate göre hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılamayacağına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden; “…daha önce kasıtlı suçtan mahkum olduğu…” şeklinde, yasal olmayan, yetersiz gerekçeyle sanık hakkında aynı Kanun’un 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının gözetilmesi suretiyle BOZULMASINA, 12/03/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.