Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2014/37737 E. 2015/516 K. 21.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/37737
KARAR NO : 2015/516
KARAR TARİHİ : 21.01.2015

MAHKEMESİ : Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hırsızlık

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın yokluğunda verilen kararın, sorgusu sırasında mahkemeye bildirdiği adresine gönderildiği, ancak muhatabın gösterilen adreste tanınmadığı belirtilerek tebligat evrakının mahkemeye iade edildiği, bunun üzerine aynı adrese Tebligat Kanunu’nun 35. maddesi uyarınca tebligat yapıldığı anlaşılmakta ise de; Tebligat Kanunu’nun 35. maddesinde kendisine veya adresine kanunun gösterdiği usullere göre tebliğ yapılan kimseye, adresini değiştirdiği takdirde yeni adresini hemen tebliğ yaptıran kaza merciine bildirme yükümlülüğü getirilmiş, bundan sonraki tebliğlerin bildirilen yeni adrese yapılacağı öngörülmüştür.
Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğin usulüne uygun olarak yapılabilmesi için daha önce aynı adrese kanunun gösterdiği usullere göre bir tebligat yapılmış olması gerekmektedir. Aksi halde 35. maddeye göre tebligat yapılması mümkün değildir. Sanık …’ın mahkemeye bildirdiği adreste daha önce yapılmış herhangi bir tebligat bulunmadığından kendisine 35. maddeye göre yapılan tebligat işlemi geçersizdir. Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine dair 07.11.2014 tarihli ek karar kaldırılarak ve sanığın temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Sanığın, önceden tanıdığı mağdur Ali Kıvanç’ın çalıştığı işyerinin önüne giderek onu dışarı çağırıp, önceden yaptığı plan uyarınca mağdura, “kendi annesinden para alabilmek için mağdurun telefonunu satın almış gibi davranacağını, bu kapsamda mağdurda bulunan cep telefonunu annesine gösterirse annesinin buna inanacağını, hattta bir süre sonra mağduru da eve çağırıp telefonu sattığını söylemesinin iyi olacağını, annesinin telefonu kaça sattığını sorması halinde 1400 TL’ye sattığını söylemesi gerektiğini” söyleyerek suça konu cep telefonunu istediği, mağdur sanığın söylediklerine inanarak cep telefonunu sanığa verdiği, sanık bu şekilde hileli hareketlerle mağduru yanıltarak suça konu telefonu alıp sonra bir daha geri gelmediği ve aynı gün içerisinde bu telefonu başka bir kişiye sattığının anlaşılması karşısında, sanığın basit bir yalanı aşan, içinde bulunduğu durum itibariyle mağduru yanıltıp kandıracak nitelikteki sözleri ile ustaca sergilediği hareketlerinin hileli davranış olarak kabulü gerektiğinden, hileli davranışlarla aldatma sonucunda mağdur zararına gerçekleşen eylemin dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suçun hukuki nitelendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hırsızlık suçundan hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan sebeplerden dolayı isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMK’nın 326/son. maddesi uyarınca yeni hüküm kurulurken bozma öncesi hükmolunan yaptırımın (cezanın) ve sonuçlarının ağırlaştırılamayacağı kuralının gözetilmesine, 21.01.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.