Yargıtay Kararı 2. Ceza Dairesi 2013/10561 E. 2014/490 K. 15.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 2. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/10561
KARAR NO : 2014/490
KARAR TARİHİ : 15.01.2014

MAHKEMESİ :Çocuk Mahkemesi
SUÇLAR : Hırsızlık, mala zarar verme
HÜKÜM : Mahkumiyet

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Katılan tarafından direksiyon kilidi ile kilitlenerek sokağa park edilen motosikletin, düz kontak yapılarak çalınması biçimindeki eylemin, 5237 sayılı TCY.nın 142/1-b maddesinin 1.cümlesinde “Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında” işlenmesi biçiminde tanımlanan hırsızlık suçunu oluşturduğu gözetilmeden, aynı Yasanın 142/1-e maddesiyle uygulama yapılması, sonuca etkili olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle mala zarar verme ve hırsızlık suçlarından kurulan hükümlerin istem gibi ONANMASINA, 15/01/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
K A R Ş I OY:
Hırsızlık; başkasına ait taşınır bir malın, elmeninin (zilyedinin) rızası olmadan, kendisine ya da başkasına yarar sağlamak amacıyla, bulunduğu yerden alınmasıdır.
Hırsızlık suçunun temel şeklini oluşturan bu tanım, hırsızlık suçu yönünden genel hükümdür. Aynı zamanda bu tanımın yer aldığı, yeni 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 141/1.maddesi, eski 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 491/1.(ilk) maddesi gibi açıktan hırsızlık, basit hırsızlık da denilen hırsızlık suçunun temel şeklini açıklamaktadır. Bu suçun nitelikli hallerini oluşturan, diğer hırsızlık suçları, 5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın (TCY) 142. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Hırsızlık suçunun nitelikli hallerini düzenleyen TCY’nın 142. ve devamı maddeleri, bu suçun temel şeklini tanımlayan genel hüküm niteliğinde olan aynı Yasa’nın 141/1.maddesine göre, özel hüküm oluştururlar.
Suçun nitelikli halini oluşturan öğe ve koşullar tam olarak gerçekleşmedikçe, özel hükümler (TCY’nın 142. ve devamı maddeleri) değil, genel hüküm olan TCY’nın 141/1.maddesi uygulanır.
Somut olayda; yakınan tarafından bina ya da eklentisinde koruma (muhafaza) altına alınmadan sokağa park edilen suça konu motosiklet, sanık tarafından bulunduğu yerden alınıp götürülmüştür.
Yakınan, hırsızlık suçuna konu mal olan motosikleti, herkesin girebileceği bir yer olan sokağa açığa bırakmıştır. Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle koruma (muhafaza) altına alınmış malın/eşyanın alınması şeklinde suçun işlenmesi durumunda, sanığın eylemi, TCY’nın 142/1-b.maddesinde düzenlenen, hırsızlık suçunun nitelikli halini oluşturur. Kilitlenmeden bırakılmışsa ya da kilitleme malın/eşyanın koruma (muhafaza) altına alınmasını sağlayacak şekilde değilse, ya da kilitlenmek suretiyle koruma (muhafaza) altına alma olanağı olmayan malın/eşyanın herkesin girebileceği bir yere bırakılma durumu söz konusu ise, bu durumlarda eylem TCY’nın 141/1.maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunun, basit/açıktan /temel şeklini oluşturur.
Kapalı kilide el atmadan ve (örneğin; kapıları kilitli, camları kapalı otomobili çekici aracılığıyla taşımak gibi) özel düzenek kullanılmadan taşınır malı kaldırmak, sürüklemek, itmek suretiyle götürülme olanağı bulunmayan durumlarda, Yasa’nın öngördüğü koruma (muhafaza) altına almak koşulu ve hırsızlık suçunun, TCY’nın 142/1-b maddesindeki nitelikli durumu gerçekleşmiş olur.
Diğer yönden; kilide el atmadan, örneğin motosikleti sağlam zincir, kablo tel ve kilitle demir parmaklık, direk, sağlam köklü ağaca bağlaması gibi önlemlerin alınmaması nedeniyle taşınır mal olan motosiklet; kaldırmak, sürüklemek ve itmek suretiyle ya da ön tekerleği yerden biraz kaldırılıp arka tekerleği üzerinde kaydırılarak götürülebiliyorsa, kontağı kilitli olsa da koruma (muhafaza) altına alma koşulu ve suçun nitelikli durumu meydana gelmemiştir. Bu durumlarda hırsızlık suçunun nitelikli halini oluşturan öğe ve koşullar tam olarak gerçekleşmediği için, eylem TCY’nın 141/1.maddesinde düzenlenen hırsızlık suçunun basit/açıktan/temel şeklini oluşturur.
Açıklanan bu ilkeler ışığında; her somut olayda nitelikli durumun gerçekleşip gerçekleşmediğini saptamak için, herkesin girebileceği yerde bırakılan taşınır malın hem kilitlenmiş ve hem de gerekli ek önlemlerle koruma (muhafaza) altına alınmış olup olmadığı; diğer bir anlatımla kilitleme ve/veya ek önlemler koruma (muhafaza) altına alma (koruma, saklama, bir yerde tutma) işlevini sağlamış bulunup bulunmadığının araştırılıp saptanması gerekmektedir.
Herkesin girebileceği yerde bırakılan taşınır malın hem kilitlenmiş ve hem de gerekli ek önlemlerle koruma (muhafaza) altına alınmış olup olmadığının saptanması konusu, salt olaysal/olgusal değil, olaya/olguya bağlı hukuksal bir sorundur. Bu yüzden, duruşma yargıcı ya da olay/ilk derece mahkemesi, keşif yoluyla gözlemlerini saptamak ve bir bilirkişiye çizdirdiği taslakla/krokiyle, herkesin girebileceği yerde bırakılan taşınır malın hem kilitlenmiş ve hem de gerekli ek önlemlerde koruma (muhafaza) altına alma işlevinin yerine getirilip getirilmediğinin, bölgedeki gelenek ve yerleşik inançları da gözeterek, Yargıtay denetimine olanak sağlayacak biçimde saptamalıdır. Bunun sonucuna göre de ilk derece/olay mahkemesince sanığın eylemi değerlendirilerek hüküm kurulmalıdır.
Bu nedenle yukarıdaki ilkelere uyulmadan hiç bir araştırma yapılmadan, eksik araştırma ve yetersiz gerekçe ile Olay/İlk derece mahkemesince kurulan hükmün, temyiz incelemesi sonucu; “sanığın yol kenarına direksiyon kilidi ile kilitlenmiş olarak bırakılan motosikleti çalma eyleminin 5237 sayılı TCK.nun 142/1-b maddesindeki suçu oluşturmasına rağmen aynı yasanın 142/1-e maddesinin uygulanması sonuç cezanın değişmemesi nedeniyle bozma nedeni sayılmamıştır.” gerekçesi ile eleştiri yapılarak ONANMASINA ilişkin çoğunluk görüşüne katılmamaktayız.

KARŞI GÖRÜŞ:
Mala zarar verme suçunun konusu ile hırsızlık suçunun konusunun aynı olması durumunda, ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilemeyeceği; çünkü somut olayımızda olduğu gibi sanık hırsızlık suçundan cezalandırılırken suçun konusunu oluşturan motosiklet (kırılan veya zarar gören direksiyon kilidiyle birlikte) çaldığı için zaten ceza almaktadır. Bu nedenle motosikletin direksiyon kilidinin kırılması nedeniyle ayrıca mala zarar vermek suçundan hüküm kurulması halinde; sanık, mala zarar verme suçunun konusunu oluşturan kırılan direksiyon kilidini (motosikletle birlikte) hem çaldığı için hemde kırdığı için olmak üzere iki kez cezalandırılmaktadır. Aslında bir malın çalınması, mala zarar verme suçundaki zarar kavramından daha geniş ve kapsamlı olarak zarar kavramını da içerisinde barındırmaktadır.
Bu durumu biraz açacak olursak; her iki suç da 5237 sayılı TCK.nun onuncu bölümünde “mal varlığına karşı suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. İki suçunda koruduğu hukuki değer kişinin mal varlığıdır. Tamamlanmış tipik bir hırsızlık eyleminde sanık, zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden tamamını veya bir kısmını almak suretiyle, müştekinin mal varlığına zarar vermektedir. Mala zarar verme suçunda ise sanık, başkasının taşınır veya taşınmaz malını kısmen veya tamamen yıkıp, tahrip edip, yok edip, bozmak suretiyle kullanılamaz hâle getirip veya kirleterek zarar vermektedir. Her iki suç tipinde de mağdur mal varlığı itibarıyla zarar görmektedir. Hırsızlık suçunda sanık suça konu malı alıp götürmek suretiyle tamamen ortadan kaldırmaktadır. Bu durumda mağdur yönünden artık bunun ötesinde daha fazla bir zarar olasılığı bulunmamaktadır. Sanıkta bu eyleminin karşılığı olarak 5237 sayılı TCK.nun 61. maddesindeki kriterler gözetilerek hırsızlık suçundan cezalandırılmaktadır. Mala zarar verme suçunda ise, sanık çoğu zaman malın tamamını ortadan kaldırmamakta, tahrip etmek suretiyle kısmen veya tamamen kullanılmaz hale getirmektedir. iki suçu bir birinden ayıran önemli özellik ise; hırsızlıkta sanık faydalanma amacıyla eylemini gerçekleştirdiği halde, mala zarar verme suçunda, mağdura zarar verme saiki ile hareket etmektedir. Ancak iki suçu bir birinden ayıran sanığın bu saikinin, korunan hukuki yarar/değer yönünden bir önemi olmadığı için, somut olayımızda olduğu gibi, suça konu motosikletin direksiyon kilidinin kırılmak suretiyle çalınmasında; suçun konusunu oluşturan mal, motosikletin tamamı olup, zararda motosikletin çalınmasıdır. korunan hukuki yararda mağdurun mal varlığı/motosikletidir. Bu nedenle en ağır cezayı içeren hırsızlık suçundan ceza verilmekle yetinilmelidir.
Mağdur yönünden suça konu motosikletin direksiyon kilidinin kırılarak çalınması ile kırılmadan çalınması arasında bir fark olmadığı gibi, motosikletin tamamen çalınarak uğratılmış olduğu zarar dışından, ayrıca korunacak bir hukuki yararı veya motosikletin çalınma biçimine ilişkin korunacak hukuki bir değerde söz konusu değildir. Bu nedenle sanığın motosikleti çalmak amacıyla motosiklete zarar vermesi eyleminin ayrıca mala zarar verme suçunu oluşturmayacağı gözetilmeden yerel mahkemenin yazılı şekilde hırsızlık suçunun yanı sıra mala zarar verme suçundan da mahkumiyet kararı vermesi yanlıştır.
Bir kısım yazarlar, 5237 sayılı TCK.nun 142/4. maddesinde“ (Ek fıkra: 06/12/2006 – 5560 S.K.6.md) Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlâli veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikâyet aranmaz” biçimindeki düzenlemeye göre sanığın, suça konu aracı çalmak için aracın camını kırması, kapısını veya kapı kilidini aletle zorlayarak kırıp veya zarar vererek açması biçimindeki eyleminin, malı çalmak için yapılmış olması halinde ayrıca mala zarar verme suçunun da oluşturduğu ileri sürülmekte ise de; maddenin düzenleniş biçimi irdelendiğinde yeni bir suç düzenlenmediği açıktır. Soruşturulması ve kovuşturulması şikayet koşuluna bağlı iki suç yönünden, şikayet koşuluyla ilgili olarak istisnai bir düzenleme yapmıştır. Aslında anılan madde Yasaya konulmadan öncede hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığını ihlâl veya mala zarar verme suçlarının işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlarında oluştuğu, yerel mahkemelerce ve yüksek Yargıtay tarafında kabul edilmiş olup, halen uygulama da bu şekilde devam etmektedir. Örneğin, aracın camı kırılıp içerisinden teyp veya çantanın çalınması, konut veya işyerinin kapı veya kilidi kırılarak içeriden eşyanın çalınması hallerinde, ayrıca mala zarar verme suçunun da oluştuğu tartışmasız kabul edilmektedir.
Ancak tartışma konumuz yukarıda da açıkladığımız gibi bu durumdan farklıdır. Hırsızlık suçunun konusu ile mala zarar verme suçunun konusunun aynı olması, başka bir ifadeyle sanığın, çalmak istediği veya çalmış olduğu malı, bulunduğu yerden aldığı sırada zarar vermesi halinde ayrıca mala zarar verme suçundan ceza verilip verilemeyeceğine ilişkindir. Örneğin sanığın, kapısı açık aracın kontak kilidini bozarak veya kırarak düzkontak yapıp aracı çalması, aracın teybini yerinden çıkardığı sırada teybin düğmesini veya baş kısmını kırarak teybi çalması veya yakınanın omuzundaki çantanın sapını hissettirmeden keserek çantayı çalması biçimindeki eylemlerinde, ayrıca mala zarar verme suçundan mahkumiyet kararı verilip verilemeyeceğidir. Bu örneklerde de olduğu gibi hırsızlık ve mala zarar verme suçlarının konusu aynı mal olup korunan hukuki yarar tektir. Daha ağır ceza içeren hırsızlık suçundan ceza verilmesiyle yetinilmelidir.
Bu nedenlerle sanığın, suça konu motosikleti direksiyon kilidini kırıp düzkontak yaparak çalması biçimindeki eylemi nedeniyle, hırsızlık suçundan mahkumiyet kararı verilmesiyle yetinilmesi gerektiğini, ayrıca mala zarar verme suçundan mahkumiyet kararı verilmesinin yanlış olduğu düşüncesiyle sayın çoğunluğun, mala zarar verme suçundan kurulmuş olan mahkumiyet hükmünün onanmasına ilişkin görüşüne katılmıyoruz.