Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2019/2987 E. 2020/933 K. 10.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/2987
KARAR NO : 2020/933
KARAR TARİHİ : 10.06.2020

Davacı … vekili Av. … ile davalı …Ş. vekili Av. … arasında görülen dava hakkında İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nden verilen 2014/302 esas, 2017/629 karar sayılı ve 21.09.2017 tarihli hükmün onanmasına ilişkin Dairemizin 2018/1920 esas, 2019/4035 karar ve 25.06.2019 tarihli ilamına karşı davacı vekilince süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

– KARAR –

Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığını, müvekkilinin davalı ile dava dışı kiracı … arasında düzenlenen finansal kiralama sözleşmesi için davalı lehine taşınmazı üzerinde ipotek tesis ettiğini, kiracının 13.11.2009 tarihine kadar kira bedellerini düzenli olarak ödediğini, 13.11.2009 tarihinde ise finansal kiralama konusu aracın yandığını, olayda araç sürücüsünün kusurlu olmadığının anlaşıldığını, aracın kiralayan tarafından sigortalattırıldığını ve sigorta şirketi tarafından tam zayi hali kabul edilerek 57.500,00 TL davalı şirkete ödendiğini, ayrıca aracın satışından elde edilen 40.000 TL’nin de davalı şirkete ödenerek müvekkilinin ödemesi gereken kira bedellinin üstünde araç için ödeme yapıldığını, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nun 14. maddesinin kiracının sorumluluğunu sigortanın ödeme yapmadığı kısımla sınırlandırdığını, ortada ödenmemiş borç kalmadığı halde davalının takip yaptığını belirterek müvekkilinin davalıya borcu olmadığının tespitine ve davalının % 40 oranında tazminatla sorumlu tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dışı kiracının kira borçlarını ödemeyerek temerrüde düştüğünü, sözleşmenin müvekkilince haklı nedenle feshedildiğini, daha sonra MK.’nın 887 uyarınca ihbarname çekildiğini, borç ödenmeyince de ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattıklarını, sigorta tazminatının ve araç satışından gelen paranın borca mahsup edildiğini, sigorta tazminatının karşılamadığı kısımdan kiracının sorumlu olduğunu, kiracının 2009 Temmuz ayından bu yana hiç ödeme yapmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, takipten sonra yapılan ödemelerin mahsubu sonucu takip tarihi itibariyle davalı şirketin davacıdan isteyebileceği tutarın 24.226,34 Euro olduğu, davalının takibinde haksız ve kötüniyetli olmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davacının takip tarihi itibariyle davalı şirkete borcunun 24.226,34 Euro olduğu, takip konusu alacakla ilgili olarak 50.235,66 Euro tutarında borçlu olmadığının tespitine, fazla istemle kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 2014/2328 esas ve 2014/7864 karar ve 24.04.2014 tarihli ilamı ile “Hükme esas alınan bilirkişi raporu ayrıntılı incelemeyi içermediği gibi Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Öte yandan davacı vekili, bilirkişinin kök raporuna da gerekçelerini göstermek suretiyle itiraz etmiştir. Ne var ki mahkemece sadece davalı vekilinin itirazları doğrultusunda ek rapor aldırılmış olup davacı vekilinin itirazlarının karşılanması yönünde ise ek rapor aldırılması yoluna gidilmemiştir. Davacı vekili aldırılan ek rapora da itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece davacı vekilinin kök ve ek rapora itirazlarını da karşılar mahiyette konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden ayrıntılı incelemeyi içerir ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.”gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizce hüküm onanmış davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine dosyanın incelenmesine karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş ancak bozmanın gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Bozmaya uyulduktan sonra bozma kararı doğrultusunda alınan 15.01.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda davalının kanunen tutulması zorunlu defterlerine göre asıl borç ödendiğinden davacının alacağının kalmadığı saptanmıştır. İtiraz üzerine alınan ek raporda da bu görüş benimsenmiştir. Yargıtay bozma ilamı öncesi alınan bilirkişi raporu ile Yargıtay bozması sonrası alınan bilirkişi raporu arasında çelişki olduğundan bahisle çelişkiyi gidermek amacıyla 28.04.2017 tarihli bilirkişi kurulu raporu alınmıştır. Alınan bu raporda davalının tasdik mecburiyeti olmayan muavin kayıtlarına göre inceleme yapılmış ve davalının davacıdan alacağı olduğu saptanmıştır. Mahkemece bozmadan önce alınan rapor bozma kararımızda eleştirilerek hüküm kurmaya elverişli olmadığı saptanmasına rağmen bozma sonrası alınan raporla çelişki olduğundan bahisle üçüncü bilirkişi raporu alınmış ve bozma öncesi alınan raporla aynı mahiyetteki üçüncü raporun çelişkiyi giderdiği gerekçesiyle son rapor esas alınarak hüküm tesis edilmiştir. Halbuki bozmadan önce alınan ilk bilirkişi raporu Dairemizce benimsenmediğinden mukayeseye dahil edilemez. Bu durumda mahkemece bozmadan sonra alınan ilk bilirkişi raporu ile ikinci rapor arasında açık bir çelişki olduğundan ve bu çelişki ilk raporun davalının kanunen zorunlu tutulması gereken defterlerin esas alınması, ikinci raporda ise muavin defter kayıtlarının esas alınmasından kaynaklandığına göre yeniden bir uzlaştırıcı rapor alınarak çelişkili olan kanunen tutulması zorunlu olan defterlerle kanunen tutulması zorunlu olmayan muavin defterlerinin varlığı karşısında, hangisinin bağlayıcı olacağı hususunun da tartışılarak bir rapor alındıktan sonra karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken Dairemizce hükmün onanması doğru olmadığından davacının karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin onama ilamının kaldırılmasına yerel mahkeme kararının bu gerekçeyle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 2018/1920 esas ve 2019/4035 karar ve 25.06.2019 tarihli ilamının kaldırılmasına, hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyen davacıya iadesine, 10.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.