Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2018/1968 E. 2018/5367 K. 31.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1968
KARAR NO : 2018/5367
KARAR TARİHİ : 31.10.2018

19. HUKUK DAİRESİ
YARGITAY KARARI
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmadan sonra yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı direnme kararı verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Yerel mahkemece verilen direnmeye ilişkin hüküm Hukuk Genel Kurulu’nun 25.04.2018 tarih, 2013/19-374E., 2018/943 K. sayılı kararı ile yerel mahkemece verilen direnme kararının manevi tazminatın gerekliliği yönünden usul ve yasaya uygun olduğu ancak davalı vekilinin manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları üzerinde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesine, direnme kararının sair yönden bozulmasına karar verilmiş ve karar gereği incelemenin yapılması için dosyanın Dairemize gönderilmiş olduğu anlaşılmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– KARAR –

Davacı vekili; davalının davacı aleyhine kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla yaptığı icra takibinde, davacının 15.04.2011 tarihinde dosya borcunu davalıya ödemesine rağmen davalının takip işlemlerine devam ederek 10.05.2011 tarihinde davacının evinde haciz işlemi yaptığını belirterek, davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesine ve 5.000-TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davalıya toplam 4.000-TL ödendiğini, davacının davalıya dosya borcunun tamamının tahsil edildiği şeklinde ibare bulunan belgeyi imzalatmak istemesi üzerine, davalının bu belge altına 4.000-TL yazarak imzaladığını, ancak davacının bu belgeye ekleme yaparak ”14.000-TL” miktarın tahsil edildiğini yazdığını, oysa dosya borcunun 14.000-TL olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre; takip dosyası borcunun 15.04.2011 tarihi itibarıyla değişen faiz oranının uygulanması halinde 13.582,13-TL, %29 sabit faiz uygulanması halinde 15.083,78-TL olduğu, davacı tarafın ibraz ettiği ve davalı tarafın imzasını kabul ettiği 15.04.2011 tarihli belgede tahrifat yapıldığına dair bulguların olmadığı, belgenin düzenlenme tarihi itibarıyle dava konusu takip dosyası borcunun ödendiği, yapılan ödemeye rağmen icra takibine devam edilmesi ve davacının evinde haciz yapılması nedeniyle davalının kötüniyetli olduğu ve yine dosya borcunun ödenmesine rağmen davacının evinde 10.05.2011 tarihinde haciz yapılarak ev eşyalarının muhafazaya alındığı, İİK’nun 72/3 maddesi gereğince tedbir verilmesine rağmen icra kefili üçüncü kişiden tahsilata devam edildiği, bu nedenle davacının sosyal ve iş çevresinde saygınlığının zedelendiği, bundan dolayı manevi zarar gördüğünün anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile; davacının dava konusu icra takip dosyasında 15.04.2011 tarihi itibarıyle borçlu olmadığının tespitine, dava konusu yapılan alacağın %40’ı oranında hesaplanan 4.400-TL kötüniyet tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine Dairemizce 10.02.2014 gün ve 2013/19421 E., 2014/2667 K. sayılı ilamı ile “1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-a)Davacı tarafın manevi olarak zarara uğradığına ilişkin gerekçe yapılan hususlar manevi tazminat talebinin kabulü için yeterli görülmemiş olduğundan, mahkemece manevi tazminata hükmedilmesi doğru görülmemiştir.b)Davacı borçluyu dava açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötüniyetli olması halinde İİK’nun 72/5 maddesi uyarınca, davacı borçlu yararına talebi üzerine haksız ve kötüniyetli takip tazminatına hükmedilir. Açıklanan bu husus gözetildiğinde, tazminatın saptanması için icra takip tarihindeki haklılık durumu dikkate alınır. Mahkemece bu yönün gözetilmemiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına direnilerek ilk karar gibi davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine,Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 25.04.2018 tarih, 2013/19-374E., 2018/943 K.sayılı ilamı ile “alacaklı (davalı) tarafından 30.01.2007 vade tarihli bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla 28.03.2007 tarihinde borçlu (davacı) aleyhine icra takibi başlatılmış, adres araştırması nedeniyle aradan uzun bir süre geçtikten sonra 25.02.2011 tarihinde ödeme emri borçluya tebliğ edilmiş ve borçlu tarafından 15.04.2011 tarihli belgeyle borç ödenmiştir. Görüleceği üzere davalı gerçekte alacaklı olup, alacağı icra takibinden sonra ödenmiştir. Bu nedenle vadesinde ödenmeyen bir borç nedeniyle alacaklının başlattığı icra takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu söylenemez. Ancak, borcun ödenmesinden sonra alacaklının icra takip işlemlerine devam etmesi ve bundan sonra eldeki menfi tespit davasının açılmış olması nedeniyle “haksız ve kötüniyetlilik” olgusunun icra takibinden sonra gerçekleşmesi hâlinde de tazminata karar verilip verilemeyeceği hususu tartışılmış ve İİK’nın 72/5. maddesinin borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan “takibin” haksız ve kötüniyetli olmasını aradığı, burada “takibin” denilmekle takip tarihindeki haklılık durumunun esas alındığı, böyle olunca da somut olayda davacı lehine İİK’nın 72/5. maddesindeki tazminat koşullarının oluşmadığı kurul çoğunluğu tarafından kabul edildiğinden bu husus bakımından özel daire kararına uyulması gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya uygun değildir.” gerekçesiyle direnme kararı kötüniyet tazminatı açısından bozulmuştur. Ancak Yargıtay HGK, haksız haciz ve muhafaza işlemi nedeniyle kusurlu olan davalının davacının uğradığı manevi zarardan sorumlu tutulmasına ilişkin direnme kararının usul ve yasaya uygun olduğuna, manevi tazminatın miktarına yönelik temyiz itirazları üzerinde inceleme yapılmak üzere dosya Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiş, karar gereği Dairemizce sadece davalı vekilinin hükmedilen manevi tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazı incelenmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca yerel mahkemenin manevi tazminata hükmetmesinin esası yönünden yerinde olduğuna karar verildiğinden Dairemizce manevi tazminatın sadece miktarı yönünden yapılan temyiz incelemesine göre miktar da uygun olduğundan davalı vekilinin yerinde görülmeyen manevi tazminata yönelik temyiz itirazlarının reddiyle hükmün manevi tazminat yönünden ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, direnme kararının bozulan kısmı yönünden yerel mahkemece yeniden karar verilmesi gerektiğine, 31/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.