Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2018/1724 E. 2019/4127 K. 27.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1724
KARAR NO : 2019/4127
KARAR TARİHİ : 27.06.2019

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının usul bozmasına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

– KARAR –

Davacı vekili davalının, dava dışı … ‘ın davacı bankadan 26/02/2014 tarihinde kullanmış olduğu 24.09.2013 tarihli bireysel kredi sözleşmesine kefil olduğunu ve kefaletname imzaladığını, müteselsil kefil sıfatıyla borçlunun kredi ödeme tablosunda belirtilen ödeme tutarlarını ödemeyerek kredi sözleşmesini ihlali üzerine borçluya ihtarname gönderildiğini, borçlunun takibe konu tüketici kredisi sözleşmesine göre ödemekle mükellef olduğu ödemeleri yapmaması üzerine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe konu bireysel kredi sözleşmesine itiraz ettiğini ancak imza itirazının olmadığını, itirazının kötü niyetli olduğunu belirterek borçluya kullandırılan kredi kartı sebebiyle 24.980 TL için yapılmış icra takibine davalının itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, dava konusu ihtilafın, kredi kartından kaynaklanan borç nedeniyle başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkin olduğu, 5464 sayılı Yasanın, 6502 sayılı TKHK’ya göre özel yasa niteliğinde olduğundan, öncelikle olaya uygulanması gerektiği, 6502 sayılı Yasa’nın 3/1 maddesi hükmü ile, özel yasa hükmü niteliğinde olan 5464 sayılı Yasa’nın 44/2. maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmadığı, davaya dayanak alacağın niteliği ve davacının banka olması gözetilerek 5464 sayılı yasa 44. maddesi gereğince Tüketici Yasası kapsamında kalmayan kredi kartı niteliğinde olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine, görevli mahkemenin Ankara Asliye Ticaret Mahkemesi olduğuna karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin … esas ve 2017/3667 karar sayılı ve 10.05.2017 tarihli ilamıyla, “Davalı, dava dışı İnan Yazar ile banka arasında imzalanan “Bireysel Kredi Sözleşmesi” kefilidir. Davacı banka tarafından sözleşme kapsamında kredi kartı kullandırılmış, borç ödemesindeki aksama nedeniyle hesap kat edilerek ihtarname keşide olunmuş ve ihtara uyulmaması üzerine takip başlatılmış, itiraz üzerine 18.02.2015 tarihinde itirazın iptali davası açılmıştır. 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Yasa’nın 3. maddesi uyarınca işlem, bir tüketici işlemi niteliğinde olup, aynı yasanın 73. maddesine göre uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir..“ gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
Bozma sonrası davalı vekili, icra takibinin dosya içeriğine göre bireysel ihtiyaç kredisi alacağına ilişkin olduğunu, 4077 sayılı Kanun’un 10. maddesine göre kefile başvurulabilmesi için öncelikle asıla yönelik işlemlerin yapılması gerektiğini, kefile başvurabilmek için kefalet sözleşmesinden sonra asıl borçlunun iflas etmesi veya asıl borçlu hakkında yapılan icra takibinin alacaklının hatası olmaksızın sonuçsuz kalması ya da Türkiye’de takip yapılmasının imkansız hale gelmesinin zorunlu olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece usul bozmasına uyularak yapılan yargılama neticesinde, dosyaya ibraz edilen 24/09/2013 tarihli bireysel kredi sözleşmesinin 30.000,00 TL ana para tutarını içerdiği, takibin bireysel kredi sözleşmesine dayalı olarak başlatılmış olduğu, dosyaya ibraz edilen kefaletnamenin, sözleşmenin konusu bölümünde açıkça ” 27/06/2014 tarih ve TK 200107355 numaralı ticari kart sözleşmesi kapsamında kullandırılmış ve kullandırılacak kredilerden doğan tüm borçlara kefilin kefil olması iş bu sözleşmenin konusunu oluşturmaktadır” şeklinde belirtildiği, davalı kefil tarafından kefil olunan kefalet konusunun bu şekilde sınırlandırıldığı, bu hali ile dava konusu kredinin kefalet kapsamında olmadığı, davalının dava konusu borca kefil olduğu kabul edildiği takdirde dahi 4077 sayılı Kanunun 10/3 ve 6502 sayılı Kanunun 4/6 maddesi ve yerleşik uygulamalar dikkate alındığında davalının sözleşmenin kefili olduğu, verilen bu kefaletin adi kefalet hükmünde olduğu, asıl borçluya başvurmadan kefilden borcun talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 27/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.