Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2018/1199 E. 2019/3540 K. 28.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1199
KARAR NO : 2019/3540
KARAR TARİHİ : 28.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının usul bozmasına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, davalının davacı hakkında faturaya dayalı alacağının tahsili iddiasıyla icra takibi başlattığını, faturaların davacıya gönderilmediğini, herhangi bir mal teslimi yapılmadığını, davalı şirket çalışanına yapılan ödemelerin kayıtlara alınmadığını ileri sürerek icra takibinden dolayı davalı şirkete borçlu olunmadığının tespitine, % 40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takibin kesinleştiğini, faturaların borçluya teslim edildiğini, unların teslim edilmediği iddiasına rağmen şirket elemanına ödemenin yapıldığı ileri sürülmesinin çelişki yarattığını, defter kayıtları ile alacağın ortaya çıkacağını savunarak davanın reddine, % 40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün davalı vekilince temyizi üzerine Dairemizin 08/03/2016 tarih ve 2015/11877- 2016/4223 E-K sayılı ilamıyla;”HMK’nın 297/2 maddesi “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden herbiri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde hüküm içermektedir.Mahkemece hükümde “davanın kısmen kabul kısmen reddine” denildikten sonra 1. bentte miktar gösterilmeksizin ve davanın tümden kabulü anlamına gelecek şekilde “… takip dosyası itibariyle davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespiti ile menfi tespit talebi ve davasının kabulüne” denilmiş olması, kendi içinde çelişkili olduğu gibi HMK’nın 297. maddesine de aykırılık teşkil etmekte olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…” denilerek yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sırasında davacının ölümü nedeniyle mirasçılarına tebliğat yapılmıştır.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, davalının ticari şirket olarak gerekli düzen ve özeni, uygulama ve belge yönünden sağlayıp mal teslimini ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne,davacının icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitine, %40 tazminata karar verilmiş,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları gereği usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır (HMK m.114/1-d). Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona ereceğinden, (TMK. 28/1. M )ölen tarafın vekili varsa ölüm ile vekalet ilişkisi kural olarak sona erer. (TBK m.43/1, 513/1). Vekilin davaya devam etmesi mümkün olmayıp, sadece bu kişinin mirasçıları tarafından davaya devam edilebilir. Mahkemenin ölen tarafın mirasçılarının belirlenerek duruşmaya davet etmesi gerekir. Ölen tarafın mirasçılarının tamamı duruşmaya gelirse davaya onlar tarafından devam edilir. Bu halde, ölen tarafın mirasını reddetmeyen mirasçılarının, davayı mecburî dava arkadaşı olarak hep birlikte takip etmeleri gerekir.
6100 sayılı HMK.’nun 55. Maddesi “taraflardan birinin ölümü halinde mirasçılar mirası kabul veya reddetmemiş ise bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hakim, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir. “ hükmüne haizdir.
Mahkemece, davacının mirasçılarına usulüne uygun olarak tebligat yapılmalı, mirası reddetmeyen mirasçıların mecburi dava arkadaşı olarak davada yer almaları sağlanmalı, mirasçılardan bazısı duruşmaya gelmezse gelmeyen mirasçıların davaya muvafakatinin sağlanması, olmazsa gelen mirasçılara terekeye temsilci atanmasını sağlamak için süre verilmeli (TMK 640/3), mirasçılardan hiçbiri duruşmaya gelmezse, davalı tarafın isteğine göre terekeye temsilci atanması suretiyle taraf teşkilinin sağlanması veya davalı tarafın davaya devam etmek istemediğini belirtmesi durumunda ise dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekir. ( HMK 150/1. m) Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden ve taraf teşkili sağlanılmaksızın , yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz isteminin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 28/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.