Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2017/5139 E. 2018/6306 K. 04.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/5139
KARAR NO : 2018/6306
KARAR TARİHİ : 04.12.2018

19. HUKUK DAİRESİ
YARGITAY KARARI

Davacı … vek. Av. … ile davalı … vek. Av. … arasında görülen dava hakkında … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25/11/2014 tarihli ve 2013/25-2014/474 E.- K. sayılı hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 27/01/2016 tarihli ve 2015/6175-2016/960 E.-K. sayılı ilamına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı, dava konusu bonodaki kendisine atfedilen imzasının kendisine ait olmadığını, kendisine ait olsa bile bunun davalı tarafından hileli davranışlarla kendisine imzalattırılmış olduğunu ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunmuştur. Davanın geçirdiği safahat içerisinde bonoda davacıya atfedilen imzanın ona ait olduğu hususu sabit olmuş, temyize konu kararda mahkemece toplanan deliller ve dinlenilen tanık beyanına göre davalının davacı kadının eşinin arkadaşı olduğu ve davacının eşinin ölümünden sonra davacı ile resmi nikahsız birlikte yaşadığı, bu ilişkiyi sürdürmek amacıyla senedi davacıya hile ile imzalattığı kanaatiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonucunda verilen bozma kararında, “Zira senede karşı ileri sürülen her türlü def’i ve itirazın yine senetle ispatı gerekmektedir.” şeklinde bir gerekçe oluşturulmuş ise de bir irade sakatlığı olan hile iddiasının tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği anlaşılmıştır. Yine Dairemizin bozma kararında “… davanın, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK.nın 31/1. maddesinde öngörülen bir senelik hak düşürücü süre içinde açılmadığı anlaşıldığından…” şeklinde bir ifade kullanılmış ise de davacının hile ile elde edildiğini iddia ettiği bononun varlığından kendi aleyhine davalı tarafından 08/05/2003 tarihinde başlatılan takip üzerine haberdar olduğu ve bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan 23/02/2004 tarihinde bu menfi tespit davasını açtığından bu belirlemenin de dosya içeriğine uygun olmadığı anlaşılmıştır. Dairemizce ayrıca “dinlenilen tanıkların görgüye dayalı beyanlarının bulunmadığı…” şeklinde bir değerlendirme yapılmışsa da dinlenilen davacı tanıkları ve dosyadaki diğer delillerin taraflar arasındaki ilişkinin mahiyetini ortaya koyduğu ve özellikle davacı tanığı …’nun “Bu arada bir kişi sürekli olarak davacıya telefonla arıyordu. Bizde bu durumu hoş görmediğimiz için telefonlara biz çıkmaya başladık. Hatta birisinde de arayanın sesini megafona verdik. … isimli arayan kişi davacıya maaş bağlattığını evrakların düzenlenmesinde yardımcı olduğunu tapudaki işlemler sırasında da kendisine bir senet imzalattığını, davacının kendisi ile evlenmezse bu senedi işleme koyacağını söylüyordu.” şeklindeki ifadesi ve bu şahitleri dinleyen hakimin bu tanık ifadelerini serbestçe takdir etmesi ile gerçekleşen kanaatine göre davanın kabulünde bir isabetsizlik olmaması nedeniyle yerel mahkeme kararının onanması gerekirken bozma kararı verildiği görülmekle davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 27/01/2016 tarihli ve 2015/6175-2016/960 E.-K. sayılı bozma kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 27/01/2016 tarihli ve 2015/6175-2016/960 E.-K. sayılı bozma kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davalıdan alınmasına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.