Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2017/4897 E. 2018/5722 K. 13.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4897
KARAR NO : 2018/5722
KARAR TARİHİ : 13.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili,davalı bankanın kredi kartı alacağından dolayı davacı hakkında icra takibi başlattığını, takibe dayanak gösterilen kredi kartı sözleşmesinde davacının herhangi bir imzasının bulunmadığını belirterek icra takibinden dolayı davacının borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının dava dışı…’a kullandırılan krediden dolayı kefil sıfatıyla sorumlu olduğunu, davacı hakkında başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, gönderilmiş olan hesap kat ihtarına da itiraz etmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre, icra takibine dayanak kredi kartı sözleşmesinde davacının imzasının bulunmadığı, ispat yükünün davalıda olduğu, davalı bankanın dava dosyasına sunduğu tek sayfalık fotokopi belge üzerinde davacının kefil sıfatıyla imzasının olduğunun görüldüğü, sunulan fotokopi belgenin kredi sözleşmesi olduğu ve davacının attığı imzanın da kefil sıfatıyla imza edildiği düşünülse bile kefaletin zorunlu şartı olan kefil olunan meblağın sözkonusu belgede belirli olmadığı, B.K’nın 484 maddesi uyarınca bu hususun kefaletin zorunlu şartı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık banka kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
28/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 28/05/2014 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra oluşan banka kredi kartı uyuşmazlıklarında görevli mahkemenin, anılan Kanunun 3/1-k-l, 73/1, 83/2 ve geçici 1. maddelerinde yer alan hükümler çerçevesinde tüketici mahkemeleri olacağı öngörülmüştür.
Görev, kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmelidir. Yargılamaya tüketici mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 13/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.