Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2017/4809 E. 2019/2231 K. 03.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4809
KARAR NO : 2019/2231
KARAR TARİHİ : 03.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın davalı … yönünden reddine diğer davalılar yönünden kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, davalıların davacıya olan borçları nedeniyle bono keşide ettiklerini, bononun vade tarihi geçmesine rağmen ödemediklerini, davacı alacağının tahsili için davalılar aleyhinde genel haciz yoluyla takip başlatıldığını, davalıların borca itiraz ettiklerini ileri sürerek, itirazın iptalini ve icra inkar tazminatının davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, takibe konu bononun zamanaşımına uğradığını, davacıya borcun bulunmadığını, takibe konu senetteki imzaların kendilerine ait olmadığını savunarak, davanın reddini ve kötü niyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece verilen davanın kısmen kabulü kararı, Dairemiz 28/02/2017 gün, 2016/6617 E. – 2017/1574 K. sayılı ilamı ile davalılar … ve … vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar verilerek; “Davalı … vekilinin temyizi yönünden; davaya konu bonodaki imzanın bu davalıya ait olup olmadığı tespit edilememiş olup bu durumda ispat yükümlülüğünün imzanın bu davalıya ait olduğunu iddia eden davacıya ait olması nedeniyle dava konusu miktar dikkate alındığında alacağın tanıkla ispatı mümkün olmadığından bu davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, senet üzerindeki imzaların davalılar … ve … eli ürünü olduğunun belirlendiği, davalılardan … ise eli ürünü olup olmadığının kesin olarak tespit edilemediği, alacağı ispat yükümlülüğünün davacıda olduğu gerekçesiyle davanın … ve … yönünden kısmen kabulüne, davalı … yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin davacı aleyhine hükmolunan maktu ve nispi vekalet ücretlerine ilişkin temyiz istemine gelince, dava konusu senette davacı lehtar davalılar ise keşideci sıfatı ile yer almaktadır. Bu durumda müşterek vekille temsil edilen davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, davalılar yönünden red sebeplerinin farklı olduğu gerekçesiyle vekalet ücretinin ayrı ayrı takdir edilmesi doğru olmamış ise de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 sy. HMK’nın geçici 3. maddesi ve 5236 sayılı kanunun geçici 2. maddesi yollamasıyla 1086 sy. HUMK’nun 5236 sayılı kanunun 16. maddesiyle değiştirilmeden önceki 438/7. maddesi gereğince hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hüküm fıkrasının (8) ve (9) nolu bentlerinin çıkarılarak, yerine “Davalıların kendilerini davada vekil marifetiyle temsil ettikleri görülmekle, reddedilen miktar üzerinden takdir ve hesap edilen 2.985,84 TL (… ve … yönünden 1.980,00 TL ile sınırlı olmak üzere) vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalılara ödenmesine” bendinin yerleştirilmek suretiyle, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıdan alınmasına, 03/04/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Davanın davalılar … ve … yönünden kısmen ret sebebi işlemiş faizin talep edilemeyeceği ve davalı … yönünden ret sebebi ise senette ona atfen atılan imzanın onun eli ürünü olmamasına dayalıdır.
Hüküm tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 3/2 maddesi gereğince yerel mahkemenin davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücreti takdirindeki uygulaması doğrudur.
Bu itibarla yerel mahkeme kararının onanması görüşünde olduğumdan saygıdeğer çoğunluğun düzeltilerek onama kararına muhalifim. 03.04.2019