Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2017/4068 E. 2019/2268 K. 04.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4068
KARAR NO : 2019/2268
KARAR TARİHİ : 04.04.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tic. Mah. Sıf.)

Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– KARAR –
Davacı vekili, davalı banka ile 09/02/2006 tarihinde finansal kiralama sözleşmesi yapıldığını, sözleşmeye konu laser cihazının diğer davalı şirket aracılığıyla 27/07/2006 tarihinde teslim alındığını, teslim aldıktan 10 gün sonra cihazın işlem yapamayacak şekilde arızalandığını, yetkili servisin müdahale ettiğini, arızanın tekrarladığını, cihazın sürekli arıza yapması nedeniyle 24/08/2006 tarihli ihtarname ile durumun davalı bankaya bildirildiğini, 19/10/2006 tarihinde davalı şirket tarafından düzenlenen teknik raporla arızanın kullanıcı hatasından kaynaklanma ihtimali olduğunun belirtildiğini, davalı bankanın sigorta işlemlerini eksik yaptırdığını ve zararın doğmasına sebep olduğunu, cihazdaki arızanın dışardan müdahale ile oluşabilecek nitelikte olmayıp cihazın iç aksamından kaynaklandığını, söz konusu cihaz ile sağlık hizmeti sunulduğunu, müvekkilinin kazanç kaybı olduğunu, mahkeme vasıtasıyla tespit yapıldığını ve cihazın ayıplı olduğunun tespit edildiğini belirterek cihaz bedelinin ve kazanç kaybının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, davanın reddini istemiştir.
Davalı … Şirketi vekili, davacının süresinde ayıp ihbarı yapmadığını, cihazın tesliminden iki ay sonra 15/09/2006 tarihinde cihazda ses artışı, enerji çıkışında düşmeler, el biriminde aşırı ısınma şikayeti ile teknik servis istediğini, inceleme sonucu arızanın kullanıcı hatasından kaynaklandığının tespit edildiğini, arızalı parçaların teknik servis tarafından değiştirildiğini, ayrıca 6 aylık zamanaşımı süresinin de dolduğunu, davacı firmanın cihazı uzun süre bekletip hatalı kullanarak kusurlu davrandığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre; davacının davalı banka hakkında açılan davadan feragat ettiği, bunun yanında mahkemece aldırılan bilirkişi kurulu raporunun usul ve yasaya, bilim ve fenne uygun olduğu, bu raporla arızanın kullanımdan kaynaklanmadığının, cihazın satımından önce mevcut olan arızalar olduğunun, dolayısı ile cihazın gizli ayıplı olduğunun ispatlandığı, davacının cihazı teslim aldıktan sonra 10 gün içinde sorun yaşadığı ve teknik servise başvurduğu, müdahaleye rağmen sonraki zamanlarda bu arızaların tekrarlandığı hususlarının rapor ile de doğrulandığı, davacının cihazı kullanamayacağını anlayınca davalı … Şirketi’ne durumu bildirdiği ve mahkeme vasıtasıyla da tespit yaptırdığı, bu aşamalar gerçekleşirken davacının davalı şirket ile görüştüğü, ancak sonuç alamadığı, delil tespiti istemlerinden sonra ise davasını açtığı, dolayısı ile davalı tarafın ayıp ihbarının zamanında yapılmadığına ilişkin savunmasının ve zamanaşımı def’inin yerinde olmadığı, davacı tarafın dava dilekçesi, ıslah dilekçesi, 19/11/2012 tarihli açıklama içeren dilekçesi ve18/12/2012 tarihli duruşmadaki beyanı gözetildiğinde talep edebileceği cihaz bedelinin 77.500,00 TL olduğu, davacı tarafın kazanç kaybına ilişkin talep tutarını dava dilekçesinde belirtmediği, ancak 27/03/2012 tarihli ıslah dilekçesi ve 19/11/2012 tarihli açıklama dilekçesi gözetildiğinde 15.284,81 TL olarak talep ettiğinin anlaşıldığı, davacının kazanç kaybının 856,96 TL olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, cihaz bedeli 77.500,00 TL’nin davalıdan tahsiline, davacının kazanç kaybı talebinin kısmen kabulü ile 856,96 TL’nin davalıdan tahsiline, uyuşmazlık konusu makinenin davacıdan alınarak davalı … Şirketi’ne iadesine, davalı banka aleyhine açılan dava hakkında feragat nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı … Şirketi vekili tarafından temyiz edilmiş olup Dairemizin 10.03.2014 tarih 2014/3131 E.2014/4634 K. sayılı ilamı ile “Dava, satıcının ayıba karşı tekeffülü hükümlerine dayanmaktadır. Taraflar tacir olup dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 25/3 maddesi uyarınca malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise 2 gün içinde ayıp ihbarında bulunulması, açıkça belli değilse malın tesliminden sonra 8 gün içinde muayene ve ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerekmektedir. Somut olayda mahkemece anılan yasa hükümleri çerçevesinde yeterince araştırma ve inceleme yapılmamıştır. Alınan bilirkişi raporu da hükme esas alınması için yeterli olmadığı gibi Yargıtay denetimine de elverişli değildir. Eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.Bu durumda mahkemece iddia ve savunma çerçevesinde yukarıda belirtilen ilkeler gözetilerek süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığının saptanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir. Öte yandan davacı vekili 19/11/2012 tarihli dilekçesinde talebinin 67.000,00 TL’sinin mal bedeli, 10.500,00 TL’sinin kazanç kaybı olduğunu açıklamış ve bu açıklamanın devamında ıslahla ilgili açıklamalarda bulunmuştur. Bu durumda mahkemece davacı vekilinin bu beyanının kendisini bağlayacağı gözetilerek mal bedeli olarak 67.000,00 TL’ye, kazanç kaybı olarak bilirkişice saptanan 856,96 TL’ye hükmedilmesi gerekirken bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması da kabul şekli itibariyle isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, tarafların her ikisininde tacir olduğu, 6762 sayılı TTK nın 25/3 maddesi uyarınca malın ayıplı olduğu, teslim sırasında açıkça belli ise iki gün içinde ayıp ihtarında bulunulması, açıkça belli değilse malın tesliminden sonra 8 gün içinde muayene ve ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmesi gerekmektedir, yine aynı Yasanın 20. maddesinde tacirler arasında diğer tarafı temerrüde düşürmek veya mukaveleyi fesih yahut ondan rücu maksadıyla yapılacak ihbar veya ihtarların muteber olması için noter marifetiyle veya iadeli taahhütlü bir mektupla yahut telgrafla yapılması şartının arandığı, davaya konu olan cihazın gizli ayıplı olduğu, davacı tarafın beyanlarında teknik servise 31/07/2006 tarihinde bildirimde bulunulduğunun belirtilmiş olmasına karşın bu bildirimin ihbar mahiyetinde sayılamayacağı, her ne kadar davaya konu olan cihazda ayıp mevcutsa da ihbar yükümlülüğüne uyulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, satıcının ayıba karşı tekeffül hükümlerinden kaynaklanan alacak ve tazminat talebine ilişkindir. Bozma ilamına uyulmasından sonra alınan bilirkişi raporunda ayıp ihbarı ile ilgili teknik servis raporlarının kabulü halinde ayıbın süresinde yapılmış olacağı görüşüne yer verilmiş olmasına rağmen mahkemece ayıbın TTK 20. maddesi kapsamındaki yöntemlerle yapılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içerisinde bulunan 19.10.2006 ve benzeri diğer teknik raporlar davacının gizli ayıbı öğrenmesinden itibaren yetkili servise başvurduğunu göstermektedir. Davalının arızayı kabul edip gidermeye çalışmıştır. Oysa bilirkişi raporuna göre makinedeki ayıbın gizli olduğu ve cihazın bu haliyle kullanılamayacağı bildirilmiştir. Bu durumda mahkemenin mevcut delil durumuna göre ihbarın süresinde yapıldığını kabul ederek varılacak uygun sonuca göre davanın kabulüne karar vermesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 04/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.