Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2017/3249 E. 2019/1713 K. 14.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3249
KARAR NO : 2019/1713
KARAR TARİHİ : 14.03.2019

19. HUKUK DAİRESİ
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi,gereği konuşulup düşünüldü.

– KARAR –

Davacı vekili, dava dışı …’un 16.06.2002 tarihinde davalı bankadan kullandığı tarımsal krediye davacının kefil olduğunu, 5661 sayılı Kanunun 6. maddesinde, Ziraat Bankası’ndan 20.08.2002 tarihinden önce çekilen tarımsal kredilere kefil olanların sorumluluğunun maddenin yürürlük tarihi olan 12.04.2011 tarihi itibariyle ortadan kaldırılarak kefillerin kefalet sorumluluğunun sona erdiğini, buna rağmen davalının, davacı aleyhine icra takibi başlattığını ileri sürerek,davacının borçlu olmadığının tespitine ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili,davalının davacı kefil hakkında başlatılan icra takibindeki kefaletten 17.02.2015 tarihi itibariyle vazgeçtiğini, bankanın kötüniyetli olmadığını, davacının takip nedeniyle herhangi bir zararının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davalı bankanın, icra takibinden davanın açılmasından sonra vazgeçmesi nedeniyle yargılama giderleri ile sorumlu olması gerektiği gerekçesiyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, davacının tazminat isteminin reddine dair verilen karar,Dairemizin 12.04.2016 tarih 2015/16202 E. 2016/6480 K. sayılı ilamı ile ”1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötüniyetli olduğu anlaşılırsa talebi üzerine İİK’nun 72/5. maddesi hükmüne göre borçlu yararına tazminata hükmedilir.Somut olayda, davalı banka takip tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5661 sayılı Yasa gereği kefil olarak imzaladığı tarımsal kredi sözleşmesi nedeniyle davacının sorumlu olmadığı sözleşmeye dayalı icra takibine giriştiği ancak yargılama aşamasında takipten feragat ettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davalının, feragat edilen icra takip dosyası yönünden takipte haksız ve kötüniyetli olduğu ve menfi tespit davası açılmasına sebebiyet verdiğinin kabulü ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bu talebin reddi doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda,davanın açılmasından sonra davacı hakkında davalı bankanın takipten vazgeçtiği anlaşılmakla açılan davanın konusuz kaldığının tespitine,davalı bankanın huzurdaki davanın ikamesinden sonra icra takibinden vazgeçmiş olması,davanın açılmasına sebebiyet vermiş olması nedeni ile asıl alacağın %20 ‘si oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş,hüküm davalı vekilince ve katılma yoluyla davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddine,
2-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle, gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine;
3- Davalı vekilinin vekalet ücreti yönünden temyiz istemine gelince,davalı dava açıldıktan sonra ön incelemeden önce icra takibinden vazgeçtiğinden AAÜT’nin 6. maddesi uyarınca ½ oranında vekalet ücretinden sorumlu olacağı gözetilmeden, davacı yararına 1.970,39 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 3.971,76 TL vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değildir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 HMK.nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün (4) nolu bendinde yer alan “Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT gereğince 3.971,76TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” sözcük ve yazı dizinin hükümden çıkarılarak, yerine “Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan AAÜT’nin 6. maddesi gereğince 1/2’sine tekabül eden 1.970,39 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ” sözcük ve yazı dizisinin eklenerek, hükmün değiştirilen bu haliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 14/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.