Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2017/1839 E. 2018/4444 K. 25.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1839
KARAR NO : 2018/4444
KARAR TARİHİ : 25.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilinin senede dayalı alacağının tahsili için ilamsız icra takibi yaptığını, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, takip konusu senetlerin teminat amacıyla verildiğini, davacının senedi kendi adına doldurduğunu, zamanaşımına uğramış senetlerin tahsil edilmek istenildiğini savunarak, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine yönelik verilen karar, Dairemizin 10/03/2016 tarihli ve 2016/837-2016/4383 E.-K. sayılı ilamı ile tarafların sair temyiz itirazlarının reddedilerek, “Davacının davaya konu 30.01.2009 vade tarihli 10.000 TL bedelli senede ilişkin temyizine gelince, söz konusu senedin düzenleme tarihi bulunmaması nedeniyle, adi senet hükmünde olup adi senetlerde borçlu bulunmadığını ispat yükü davalı borçluya aittir. Sözkonusu senetle ilgili ispat yükümlülüğünün tayininde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, takibe konu 30/12/2008 vade tarihli bono zamanaşımına uğradığından yazılı delil başlangıcı niteliğinde bulunduğu ve bu bonoya dayalı alacağın varlığı ispat yükü üzerinde olan davacı tarafça ispat edilemediği, diğer taraftan takip dayanağı olan 30/01/2009 vadeli bonoda düzenleme tarihi bulunmadığından adi senet hükmünde olduğu ve bu senet nedeniyle borçlu olmadığını davalının ispat etmesi gerektiği halde davalı tarafça yasal delillerle borçlu olunmadığının ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının … İcra Müdürlüğünün 2012/2001 sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 30/01/2009 vade tarihli bono bedeli açısından devamına, tarafların tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı kambiyo vasfını kaybetmiş, 10.000,00 TL’lik bono ile bono vasfında olmayan adi senet niteliğindeki 10.000,00 TL’lik belgeye dayanarak 20.000,00 TL asıl alacak ve 12.915,34 TL işlemiş faiz için ilamsız takip yapmış, itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasının reddi üzerine Dairemizce takip dayanağı adi senette ispat külfetinin davalı borçluya ait olduğu gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan tahkikat sonucunda adi senet yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinin ikinci fıkrası, “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesini, aynı Yasa’nın 298. maddesinin ikinci fıkrası ise, “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz” düzenlemesini içermektedir. Anılan yasal düzenlemelere karşı yerel mahkemece hükümde iki önemli usul hatası yapılmıştır. Bunlardan birincisi kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki oluşturulması, yani tarafların tazminat talepleri hakkında kısa kararda herhangi bir hüküm kurulmadığı halde gerekçeli kararda tazminat taleplerinin reddine karar verildiği hususunun eklenmesi, ikinci usul hatası ise hükmün icrasında tereddüt olacak şekilde karmaşık yazım yapılmış olmasıdır. Bu iki husus yerinde olmadığından mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
Mahkemece yapılması gereken iş, davacı alacaklının bono vasfını kaybetmiş belgeye dayalı talebi ile işlemiş faiz talebi kabul edilmeyip sadece 10.000,00 TL’lik adi senet yönünden davacı haklı görülmüş olmasına göre, “davanın kısmen kabulü ile davacı-alacaklı tarafından davalı-borçlu aleyhine … İcra Müdürlüğünün 2012/2001 sayılı takip dosyası üzerinden yapılan ilamsız takipte davalı-borçlunun vaki itirazının 10.000,00 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine” şeklinde bir hüküm kurulup, taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenerek asıl alacağa yasal faiz mi yoksa avans faizi mi uygulanması gerektiği saptanıp kararda uygulanacak faiz türü de gösterilip, daha sonra davacının icra inkar tazminatı ve davalının tazminat talebi hakkında da bir karar vermekten ibarettir. Ayrıca hüküm altına alınan 10.000,00 TL üzerinden karar ve ilam harcı hesaplanarak peşin harcın mahsubu ile bakiye kısmın davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 25/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.