Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2016/2835 E. 2017/1582 K. 28.02.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/2835
KARAR NO : 2017/1582
KARAR TARİHİ : 28.02.2017

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat ve cezai şartın tahsili davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında akdedilen bayilik sözleşmesinin şartlarını davalının haksız olarak ihlal etmesi nedeniyle müvekkilinin haklı nedenle sözleşmeyi feshettiğini ileri sürerek, sözleşmenin 23. maddesi uyarınca şimdilik 10.000,00 TL kar mahrumiyeti ile 24. maddesi uyarınca 50.000,00 TL cezai şartın aylık %3 faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkiline süreli bir sözleşmeyi, sözleşmenin sona erme tarihi boş olarak imzalattığını, müvekkiline verilen fotokopiden bu durumun anlaşıldığını, bu tarihin sonradan TMK’nun 2. maddesine ve müvekkilinin iradesine aykırı olarak doldurulduğunu, sözleşmenin müvekkilinden tazminat ve cezai şart istenilmesine ilişkin hükümlerinin müvekkili ile tartışılmadan yazıldığını, dolayısıyla bu hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olup yazılmamış sayılması gerektiğini, sözleşmenin müvekkili tarafından süre dolduğu için ve haklı olarak feshinin söz konusu olduğunu, bu nedenle davacının kar mahrumiyeti ve cezai şart istemesi için gerçekleşmesi gereken iki koşulunun gerçekleşmediğini, istenilen kar mahrumiyetinin ve cezai şartın fahiş olduğunu, müvekkilinin küçük esnaf olduğunu, bu miktarda cezai şart talebinin müvekkilinin ekonomik mavhına sebebiyet vereceğini, davacının talep ettiği faizin de fahiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen 31/08/2015 tarihli bilirkişi raporuna göre, davacı tarafından kaşelenmiş ancak imzalanmamış olan 26/12/2013 tarihli ek protokolün 2. maddesinde, bayi ile 5 yıllık sözleşme yapılacak denildiği ve bunun mali hükümleri dikkate alındığında davacının sözleşmeyi 26/12/2013 tarihinde sonlandıracağı ve 26/12/2013 tarihinde taraflar arasında yeni bir sözleşme yapılacağı sonucu doğduğu, davalının ibraz ettiği bu ek protokole davacı tarafça gerçekçi hiçbir savunma ve itirazda bulunulmadığı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 25. maddesinde; “Genel İşlem Koşullarına, Dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz.” denildiği, taraflar arasında yapıldığı belirtilen 19/07/2013 tarihli sözleşmenin 23, 24 ve 14/g maddesindeki hükümlerin yasanın bu amir hükmü karşısında bayi olan davalının durumunu ağırlaştırıcı nitelikte olduğu, bu durumda TBK’nun 27/2. maddesi hükmüne göre sözleşmenin içerdiği hükümlerden bir kısmının hükümsüz olması, diğerlerinin geçerliliğini etkilemeyecek ise de, davacının 26/12/2013 tarihinde ek protokolde belirtildiği üzere bu tarihten itibaren 5 yıllık sözleşme yapma niyet ve düşüncesi karşısında, ilk yapılan sözleşmede sözleşmenin bitim tarihi ile ihtilaf halinde yetkili mahkeme boş bırakıldığı ve diğer kısımlar doldurulmuş vaziyette imzalandığı, davacıya verilen nüshadan sözleşmenin bitim tarihi açık olduğu ve sonradan doldurulduğunun tespit edildiği davacının 29/01/2014 tarihli ihtarnamesi ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 2013 sonu itibarı ile sona erdiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava bayilik sözleşmesi nedeniyle cezai şart ve mahrum kalınan karın tahsili istemine ilişkindir.
Davacı taraf davalının imzasını taşıyan bayilik sözleşmesi örneğini delil olarak dosyaya sunmuş, davalı taraf ise kendi kaşe ve imzasının bulunduğu ancak davacının imzalamadığı 26.12.2013 tarihli ek protokolü delil olarak dosyaya sunmuştur. Davacı taraf davalının fotokopisini sunduğu bu ek protokolü kabul etmediğini açıkça bildirmiştir. Bu durumda davacının imzasını taşımayan fotokopi niteliğindeki bu belgenin hükme esas alınması doğru görülmemiştir.
Öte yandan taraflar tacir olup 6102 sayılı TTK’nun 18/2 maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Her ne kadar 6098 sayılı TBK’nun 20 ila 25. maddeleri arasında düzenlenmiş olan genel işlem koşullarına ilişkin hükümler tacirler yönünden de uygulanabilirse de TTK’nun 18/2 maddesi hükmü karşısında tacirler bakımından genel işlem koşullarının uygulanıp değerlendirilmesinde her somut olayın özelliğine göre daha dikkatli davranılması gerekmektedir.
Bu açıklamalar karşısında somut olayın değerlendirilmesine gelince dosyaya sunulan ve davalı tarafın kaşe ve imzasını taşıyan sözleşmede 2018 tarihi, sözleşmenin sona erdiği tarih olarak belirtilmiştir. O halde mahkemece öncelikle bu sözleşme içeriği gözetildiğinde feshin haklı olup olmadığının tartışılıp sonucuna göre genel işlem koşulları yönünden de tarafların sıfatı gözetilerek değerlendirme yapılıp varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 28/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.