Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2016/19637 E. 2017/5814 K. 12.09.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19637
KARAR NO : 2017/5814
KARAR TARİHİ : 12.09.2017

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki (asıl dava) haksız nakde çevrilen teminat mektubunun iadesi ve (birleşen dava) tazminat davalarının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı-birleşen dosya davacısı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı-birleşen davada davacı vekili Av….’in geldiği, karşı taraftan kimsenin gelmediği görülmüş olmakla duruşmaya başlanarak hazır bulunan taraf vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan bayilik sözleşmesi uyarınca müvekkilinin davalı firmaya 20.000,00 TL bedelli teminat mektubu verdiğini, davalının sözleşme gereği yerine getirmesi gereken ikmal yükümlülüğünü yerine getirememesi nedeniyle müvekkilinin davalı ile olan sözleşmesini haklı olarak feshettiğini, davalının müvekkilinden hiçbir alacağı bulunmamasına rağmen müvekkiline ait teminat mektubunu haksız olarak nakte çevirdiğini ileri sürerek teminat mektubu bedelinin nakte çevrildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının bayilik sözleşmesini haksız bir şekilde süresinden evvel feshettiğini, müvekkilinin akaryakıt ikmal edemediği iddiasının tamamen asılsız olduğunu, müvekkilinin davacıdan; davacının alım taahhütünü ihlal etmesi ve davacıya teslim edilen ariyetlerin iade edilmemesi nedeniyle alacaklı olduğu gibi ayrıca kar mahrumiyeti tazminatı ile intifa hakkı bulunan taşınmazın müvekkiline teslim edilmemesi nedeniyle cezai şart alacağı bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davacı … Pazarlama AŞ vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında bulunan bayilik sözleşmesinin davalının tek taraflı ve haksız feshi ile sona erdiğini, davalının işlettiği istasyonun kurulu bulunduğu taşınmaz üzerinde müvekkili lehine tesis edilmiş, 3 yıllık intifa hakkı bulunduğunu, taşınmazın kullanma hakkı müvekkiline ait olmasına rağmen davalının istasyonu haksız olarak işgal ettiğini, davalının vermiş olduğu taahhütnameye göre bayilik sözleşmesinin her ne sebeple olursa olsun feshedilmesi halinde istasyonun müvekkiline teslim edilmediği her gün için 200 dolar cezai şart ödemeyi kabul ettiğini belirterek, dava tarihi itibariyle işlemiş toplam 164.927,50 TL’lik ecrimisil cezai şart tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili, müvekkilinin bayilik sözleşmesini haklı olarak feshettiğini, karşı tarafın cezai şart talep edemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yapılan yargılama, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, kural olarak davacı-birleşen davalının davalı-birleşen davacının mal tedarikinde temerrüte düştüğünü yazılı delille ispet etmesi gerekse de dosyaya sunulan dava dışı 3. kişilere ait noter ve mahkeme tespit tutanaklarından ihtilafın sadece dava tarafları arasında yaşanmadığı ve davalı-birleşen davacının dağıtım yükümlülüğünü yerine getiremediğinin ülke çapında bilinen bir durum olduğunu gösterdiği, bu durumun davalı-birleşen davacı açısından temerrüdü ve feshin haklılığını ispatladığı, davalı-birleşen davacının ürün teslim etme yükmülülüğünü yerine getirememesine rağmen intifa hakkından doğan ve bayilik sözleşmesi ile hüküm altına alınan cezai şart talebinin dürüstlük kuralına uygun düşmeyeceği ve hakkın kötüye kullanılması teşkil edeceği, davacının teminat mektubunun iadesi talebinin haklı olduğu gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleşen dava yönünden; asgari mal alım taahhütnamesi ve cezai şart başlıklı 28/09/2010 tarihli davacı imzasını taşıyan matbu beyanda sözleşmenin her ne sebeple sona ermesi halinde istasyon ve tesisin derhal teslim edileceği, aksi halde beher gün için 200 USD cezai şart ödeneceği hükmünün sözleşmenin haklı nedenle feshinde dahi davacı-birleşen davada davalının davalı-birleşen davada davacı dağıtım şirketine cezai şart ödemekle yükümlü tutulmasının ahlaka aykırı bir düzenleme olduğu ve TBK’nın 27. maddesine aykırılık oluşturduğu için geçersiz olduğu, davacının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği anlaşıldığından davacının cezai şart yükümlülüğünün doğmayacağı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalı-birleşen davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyizi, davacının taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini feshetmekte haklı olmadığı ve bayilik sözleşmesi ile intifa hakkına ilişkin sözleşmenin farklı hüküm ve sonuçlarının bulunmasına rağmen bu hususların gözetilmediği yönlerine ilişkindir.
Taraflar arasında iki tarafa yükümlülükler yükleyen bayilik sözleşmesinin davacı tarafça kendisine mal verilmediği iddiasıyla feshedildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davalı, peşin satış yaptığı için davacının ödeme yapmaması nedeniyle kendisine mal teslim edilmediğini kaldı ki, davacı tarafça bu konuda herhangi bir ihtar da çekilmediğini bu nedenle feshin haksız olduğunu savunmuştur. Davalının sözleşmeden kaynaklanan ürün verme yükümlülüğünü yerine getirmediği yönündeki iddia karşısında davacının davalıya bu konuda ihtar çekip uygun süre vermesi gerekirken ihtar çekilmeksizin sözleşmenin tek taraflı olarak feshedilmesinin haksız olduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı tarafça başka bayilerin ihtar çekip delil tespiti yaptırdıkları ileri sürülüp ihtar çekilmesinin fayda vermeyeceği iddiasında bulunulmuş ise de dava dışı bayilerle davalı arasında yaşanan uyuşmazlıkların bu davada davacının ihtar yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağının kabulü gerekir. Mahkemece bu hususların gözetilmemesi isabetsizdir.
Birleşen dava yönünden ise, asgari alım taahhütnamesi ve cezai şart başlıklı 28/09/2010 tarihli taahhütnamede “… bunlarla birlikte bayilik sözleşmesinin her ne sebep ve suretle olursa olsun sona ermesi halinde işletmeciliğimiz sona ereceğinden, istasyon ve tesisleri derhal tahliye ederek Şirket’e teslim edeceğimizi, bu yükümlülüğümüzü yerine getirmeyerek fuzuli işgale devam ettiğimiz taktirde sözleşmenin fesih tarihinden itibaren
tahliye tarihine kadar geçen her gün için ödeme tarihindeki TCMB döviz efektif satış kuru üzerinden 200 USD (ikiyüz amerikan doları) karşılığı Türk Lira cezai şartı, hiçbir itirazda bulunmaksızın, herhangi bir mahkeme kararı veya ihtara gerek kalmaksızın derhal ve defaten Şirket’e ödeyeceğimizi, … kabul ve taahhüt ederiz.” hükmü bulunmaktadır. Davacının feshinin haksız olduğu yukarıda açıklanmış olduğundan bu durumda sözleşme davacının haksız feshi nedeniyle sona ermiş olacağından davacı işlettiği akaryakıt istasyonunu intifa hakkı sahibi olan davalıya teslim etmekle yükümlüdür. Aksi takdirde fuzuli şagil durumuna düşer. Mahkemece fuzuli işgal ile ilgili yukarıdaki taahhütname hükmü gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması da diğer bir bozma nedenidir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı-birleşen davada davacı yararına takdir edilen 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacı-birleşen davada davalıdan alınarak davalı-birleşen davada davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 12/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.