Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2016/19590 E. 2018/4980 K. 16.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19590
KARAR NO : 2018/4980
KARAR TARİHİ : 16.10.2018

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili,davacının davalı tarafından icra takibine konu edilen 50.000 TL bedelli çekten dolayı borcunun bulunmadığını, çek bedelinin ödendiğini, davalı ile aralarındaki ticari ilişkiye istinaden bu çekin verildiğini, çek bedelinin ödenmesine rağmen davalı tarafından icra takibine konu edildiğini belirterek davalı şirkete borçlu olmadıklarının tespiti ile %20 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ile davalı arasında ticari ilişki olduğunu, davacının mal aldığını, karşılığında aldığı çeklerin karşılıksız çıktığını, bunun üzerine 50.000 TL bedelli çek hakkında takip başlatıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama ve benimsen bilirkişi raporuna göre, çekin takibe konulduğu 27/03/2014 tarihi itibariyle davacının davalıya borcunun olmadığı,16.930,97-TL alacağının bulunduğu, bu durum itibariyle 50.000-TL bedelli çekin takibe konulmasının yerinde olmadığı, takip tarihi itibariyle davacının bu çek sebebiyle davalıya borcunun olmadığı, taraflar arasında cari hesap usulü ilişki bulunduğundan davalının çeki takibe koymakla kötü niyetinin söz konusu olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece alınan bilirkişi raporu davalı vekiline 06.04.2016 tarihinde tebliğ edilmiş olup,henüz HMK’nın 281. maddesi uyarınca 2 haftalık bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyan süresi dolmaksızın 14.04.2016 tarihinde davalı vekilinin bulunmadığı bir oturumda karar verilmiştir.Bu husus savunma hakkının kısıtlanması niteliğindedir. Ayrıca ;
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK.nun “zaman bakımından uygulama” yan başlıklı 448.maddesi; “Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanır”hükmünü amirdir.
6100 sayılı HMK ile yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar, davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona ermesi ve sözlü yargılama ile hükümdür.
Davanın açılması üzerine dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.
Ön incelemede öncelikle dava şartları (HMK md.114-115) ve ilk itirazlar incelenir (HMK.md.116-117). Dava şartları mevcutsa ve ilk itirazlar yerinde değilse iddia ve savunma içinden tarafların uyuşmazlık noktalarının neler olduğu belirlenir.
Taraflar ön inceleme duruşmasında sulhe teşvik edilir. Ön inceleme duruşmasından sonra mahkemece hak düşürücü süreler ve zamanaşımı hakkında itiraz ve def’iler incelenerek karara bağlanır (HMK.md.142).
Mahkeme ön inceleme aşamasından sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir (HMK.md.138-142). Ancak mahkemenin ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması veya zamanaşımı def’inin dinlenebilir olması gerekir. Mahkemece bu nedenler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, HMK.nun 143 ve devamı maddeleri uyarınca tahkikat aşamasına geçilmesi ve özellikle HMK.nun 147.maddesi uyarınca taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilmeli, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı durumda, tahkikatın bittiği taraflara tefhim edilmeli (HMK md.184), mahkemece, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki yanı davet etmeli ve davetiyeye belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilmeli, sözlü yargılamada ise taraflara son sözleri sorulup, hüküm verilmelidir (HMK.md.186). 6100 sayılı HMK.ile öngörülen yargılama kesitlerine kanunda belirtilen sebepler dışında uyulmadan karar verilemez.
Hal böyle olunca, mahkemece 14.04.2016 günlü duruşma oturumunda tahkikat aşamasına gelinmiş olduğu halde sonraki duruşmalarda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden (HMK.md.184) ve sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunulması amacı ile davet hususu (HMK.md.186)yerine getirilmeden, davalı vekilinin mazereti de reddedilerek, yokluğunda karar verilmiş olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 16/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.