Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2014/8767 E. 2014/11693 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8767
KARAR NO : 2014/11693
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

MAHKEMESİ : Bursa 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2012/439-2013/379

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –
Dava, asıl borçlu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip sonucu tahsil edilen 34.731 TL’nin kefalet borcundan mahsup edilmesi gerektiği iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir.
Davalı vekili, asıl borçlu ve davacı kefil hakkında ayrı ayrı yapılan icra takiplerinin tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla işleme konulduğunu, asıl borçludan yapılan tahsilatların dosya borcundan düşüleceğinin açık olması karşısında menfi tespit davası açılmasında davacının hukuki yararının bulunmadığını, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapılmasının kefil hakkında ilamsız icra takibi yapılmasına engel teşkil etmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kefilin kefalet limiti dahilinde kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu, dava tarihi itibariyle borcun 48.075 TL olarak hesaplandığı, kefalet limitinin ise 55.000 TL olduğu, tahsilde tekerrür olmamak üzere takip yapılabileceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
Kefil, kefalet limitiyle sınırlı olarak kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumludur. Kefalet limitinin 55.000. Tl olmasına rağmen, takipteki asıl alacak 58.494 TL olarak gösterilmiştir. Nitekim hükme esas alınan bilirkişi raporunda da tespit edilen bu husus göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Öte yandan asıl borçlu hakkında rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan 23.6.2009 tarihli icra takibi sırasında 24.12.2009 tarihinde 34.731 TL tahsilat yapılmıştır. Kefil olan davacı hakkında başlatılan 14.9.2009 tarihli ilamsız icra takibinde, “tahsilde tekerrür olmamak üzere” kaydı bulunmadığı gibi, söz konusu tahsilatın yapıldığı 24.12.2009 tarihinden sonra davacıya uygulanan hacizde ve üçüncü kişilere gönderilen haciz ihbarnamelerinde, 34.731 TL’nin borçtan mahsup edilmediği ve tahsilat yapılmamış gibi icra takip işlemlerinin yürütüldüğü dosya içerinden ve bilirkişi raporundaki hesaplamalardan anlaşılmaktadır. Menfi tespit davası da bu uygulamanın hatalı olduğu iddiasına dayalı olarak açılmıştır. Her ne kadar mahkemece, alacaklının “tahsilde tekerrür olmamak üzere” alacağını kefilden talep etmeye hakkı olduğu belirtilmişse de takip talebinde bu husus açıklanmadığı gibi fiilen de yapılan tahsilatlar alacaktan mahsup edilmeyerek, mükerrer tahsilata neden olabilecek şekilde icra takipleri yürütülmüştür.
Mahkemece, yukarıda açıklanan hukuki esaslar çerçevesinde, kefil olan davacının kısmi menfi tespit isteminin değerlendirilmesi gerekirken, dosya içeriğine uygun olmayan gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.