Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2014/798 E. 2014/3721 K. 25.02.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/798
KARAR NO : 2014/3721
KARAR TARİHİ : 25.02.2014

MAHKEMESİ : Turhal 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/11/2012
NUMARASI : 2009/305-2012/543

Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Mahkemece davanın kabulüne yönelik olarak verilen 07.11.2007 tarihli ilk hüküm davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 26.12.2008 tarihli kararı ile bozulmuştur. Hükmüne uyulan 2008/2949 E., 2008/12507 K. sayılı bozma ilamında “..Dosyaya örneği sunulan 5.12.2005 tarihli belge altındaki imzanın davacıya ait olup olmadığı araştırılarak, anılan belgenin davanın sonucuna etkisi tartışılmak suretiyle uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan belge üzerinde durulmadan eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinde isabet görülmemiştir. …” denilmiş, akabinde davacı vekilinin karar düzeltme talebi üzerine de, Dairemizin 2009/2721 E., 2009/3738 K. Sayılı 28.04.2009 tarihli kararı ile bozma gerekçesine ilaveten eklenmek üzere, ‘25.05.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5661 sayılı T.C.Ziraat Bankası AŞ. ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan Toplu Köy İkrazatı/Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun’un 1/3.maddesinde “bu Kanun kapsamındaki sözleşmeleri kredi kullanmadığı halde müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalamış olanların kefalet sorumluluğu bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sona erer.’ hükmünü içermektedir. Bu durumda yerel mahkeme hükmünün anılan yasa hükmünün de irdelenerek bir karar verilmesi için bozulması gerekirken ilamda yazılı nedenle bozulduğu anlaşılmakla davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir. “denilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, 05/12/2005 tarihli belge altındaki imzaya dair alınan Adli Tıp Fizik İhtisas Dairesi’nin 28/08/2012 tarihli raporunda belge altındaki imzanın davacıya ait olmadığının bildirildiği, kaldı ki 29/09/2000 tarihli Tarımsal Krediler İkraz Sözleşmesinde davacının, müşterek ve müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığı, 25/05/2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5661 S. T.C Ziraat Bankası A.Ş ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan Toplu Köy İkrazatı/Grup Kredilerinden Doğan Kefaletin Sona Erdirilmesi Hakkında Kanun’un 1/3. maddesinde, bu kanun kapsamındaki sözleşmeleri kullanmadığı halde müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzalamış olanların kefalet sorumluluğunun bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte sona ereceği belirtildiğinden, davacının Turhal İcra Müdürlüğünün 2004/479 takip sayılı dosyası ile Türkiye Noterler Birliğinden alacağı olan 58.680-YTL haciz konulduğu ve İcra Müdürlüğü tarafından 05/12/2005 tarihinde davalıya ödendiği anlaşıldığından, taleple bağlı olarak 53.000-TL’ nin davalı bankadan alınarak davacıya ödenmesine, davalı bankanın kötüniyetli olmadığı anlaşıldığından davacının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davalı banka vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan öteki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Hüküm fıkrasının 4. bendinde “Davalı taraf harçtan muaf olduğundan bu hususta hüküm kurulmasına yer olmadığına” denilmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 5766 sayılı Kanunun 11. maddesinin (ç) bendi ile değişik 123. maddesindeki harç istisnası yurtdışında alınacak kredilerin geri dönüşümü ile ilgili işlemlerle sınırlı olarak uygulanmaktadır. Yeniden yapılandırma ile ilgili 4603 sayılı kanunda öngörülen muafiyetin ise TC. Ziraat Bankasının davacı olduğu davalarda uygulanabileceği, anılan yasa hükmü gereğidir. Davalı bankanın somut olayda harçtan muaf olduğuna ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Harç kamu düzenine ilişkin olduğundan re’sen gözetilmesi gerekir. Kamu düzeni, aleyhe bozma yasağının istisnalarındandır. Bu durumda mahkemece davalı bankanın karar ve ilam harcı ile sorumlu tutulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin öteki temyiz itirazlarının reddine (2) nolu bentte belirtilen sebeplerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.