YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/655
KARAR NO : 2014/2710
KARAR TARİHİ : 11.02.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 17. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 26/09/2013
NUMARASI : 2011/779-2013/583
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, davalı şirket ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki dolayısı ile davalının fatura karşılığında müvekkilinden ürün aldığını, takip tarihi itibariyle ödenmesi gereken toplam 1.837,39-TL tutarın ödenmediğini, bu nedenle davalı aleyhine İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’ nün 2011/393 sayılı dosyasından takip yapıldığını, davalı vekilinin takibe itiraz gerekçesinin, müvekkili tarafından teslim edilen malların ayıplı olduğu ve ayrıca 09.08.2010 tarihli fatura ile satılan mal bedelinin davacı müvekkili tarafından ödenmediğinden bahisle bunlara ilişkin takas taleplerinin olduğuna dayandırıldığını, oysa davalının iddia ettiği ayıplı mal satışına ilişkin herhangi bir ayıp ihbarında bulunulmadığını, ayrıca müvekkilinin davalı şirketten mal da satın almadığını, bahsedilen faturanın davalı yanın düzenlemiş olduğu iade faturası olduğunu, müvekkilinin sattığı malların fatura bedellerinden davalının ödemeleri ve bahsedilen 09.08.2010 tarihli fatura da dahil tüm iade faturaları düşüldükten sonra kalan miktar olan 1.837,39-TL’ nin takipte talep edildiğini belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına ve davalı aleyhine %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkili şirketten herhangi bir alacağının bulunmadığını, davacı tarafça fatura edilen malların yurtdışına ihraç edildiğini, ancak ayıplı olmaları nedeniyle müvekkiline iade edildiğini, davacı ile yapılan görüşmelerde zararın giderileceğinin bildirildiğini, ayıp nedeniyle müvekkilinin uğradığı zararın takip miktarının çok üzerinde olup, bunun takasının gerektiğini beyanla, davanın reddine ve davacı aleyhine %40 kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, taraf defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacı tarafın defterlerinin usulüne uygun tutulup kesin delil olma niteliğine sahip olduğu, davalı defterlerinin ise bir kısım kapanış tasdiklerinin olmaması nedeni ile kesin delil olma özelliğine sahip olmadığı, kesin delil olma niteliğine sahip davacı defterlerine itibar etmek gerektiği, davalının malın ayıplı olduğu konusundaki itirazları bakımından malın ayıplı olduğunu tespit eder etmez derhal ayıp ihbarında bulunduğuna dair bir ihbar ve belgenin olmadığı, bu nedenle bu iddianın ispatlanamadığının kabul edildiği belirtilerek, davanın kabulü ile İstanbul 36. İcra Müdürlüğü’ nün 2011/13101 sayılı dosyasındaki itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın %40′ ı olan 734,80-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İtirazın iptali davaları, niteliği itibariyle takibe sıkı sıkıya bağlı davalardır. Bunun sonucu olarak, uyuşmazlığın takip talebinde alacağın sebebi ve dayanağı olarak gösterilen belgelerle sınırlı olarak değerlendirilip, çözümlenmesi gerekir.
Somut olayda davanın temelini oluşturan icra takibinde alacağın sebebi olarak “muhtelif faturalar” gösterilmiş ve takip talebi ekine 218281 nolu, 1.417,42-TL bedelli ve 218395 nolu, 297,55-TL bedelli olmak üzere 2 adet fatura örneği eklenmiştir. İtiraz üzerine açılan işbu itirazın iptali davasının yargılaması sırasında alınan bilirkişi raporunda ise, inceleme ve değerlendirme takip talebine eklenen ve takibe dayanak yapılan faturalarla sınırlı olarak yapılmayıp, tüm cari hesap ilişkisi incelenmiş ve bu inceleme sırasında 01.07.2010 tarihli ve 922,88-TL bedelli faturanın da değerlendirmeye tabi tutulduğu görülmüştür. Oysa, bilirkişi tarafından değerlendirmeye alınan bu fatura takip talebine eklenmediği ve takipte açıkça belirtilmediği gibi, bu fatura kapsamındaki malların davalıya teslim edildiğinin davacı tarafından usulen kanıtlanması gerektiği halde, bu yön üzerinde de durulup tartışılmamıştır. Öte yandan, davacı defterlerinden envanter defterinin kapanış tasdikinin bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşıldığı halde, bilirkişi raporundaki davacı defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunduğuna dair saptama da dosya içeriğine uygun bulunmamaktadır.
Mahkemece belirtilen bu yönler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.