YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5128
KARAR NO : 2014/13773
KARAR TARİHİ : 18.09.2014
MAHKEMESİ : İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 24/12/2013
NUMARASI : 2013/189-2013/360
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av.M. Ş. ve davalılardan İ.. K.. vek.Av.İ.K.l Ç.’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili aleyhine bonoya dayalı takip başlatıldığını, davalı ile müvekkili şirket ortaklarının kardeş olup, bir dönem şirket ortağı olan davalının ortaklıktan ayrıldığını, dava konusu bononun davalı ile birlikte hareket eden müvekkili şirket ortağı olan O. K. tarafından şirkete zarar vermek amacıyla düzenlendiğini, bono üzerindeki imzanın düzenleme tarihindeki müvekkili şirket yetkililerinin imzasına benzemediğini, sahte olarak düzenlendiğini, davalıdan nakden veya malen hiçbir şey alınmadığını belirterek takibe konu bono nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, bonodaki imzanın düzenleme tarihinde davacı şirket yetkilisi olan dava dışı O. K.’ye ait olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere ve Ağır Ceza Mahkemesi ilamına göre, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 23.01.2013 günlü ilamıyla maddi olgunun belirlenmesi yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmiş bir ceza hükmü olmadığından hukuk hakimini bağlamayacağı, bu durumda iddia ve savunma doğrultusunda deliller toplanıp hep birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi gerektiğinden bahisle hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrası bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, davacı vekilinin tüm delillerinin Ağır Ceza Mahkemesinde olduğunu beyan ettiği, daha sonra ise delillerini ıslah ettiğini belirtmiş ise de bozmadan sonra ıslah olmayacağından davacı vekilinin delillerin ıslahı talebinin dikkate alınmadığı, davacı yanca yemin teklif hakkının da kullanılmadığı gerekçeleriyle davanın reddine ve davacının % 40 oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulduğu halde bozma kararının gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Zira hükmüne uyulan bozma ilamında iddia ve savunma çerçevesinde tüm delillerin toplanıp hep birlikte değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiş, ancak mahkemece dosyaya sunulan deliller usulüne uygun bir şekilde değerlendirilmemiştir.
Dava konusu bono 03.01.1993 tanzim tarihli olup, dosyaya sunulan ve aynı zamanda İzmir 5.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/226 Esas sayılı dava dosyası içeriğinde de mevcut olan 12.02.1990 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan davacı şirket ana sözleşmesinin 10.maddesine “…ilk üç yıl için müdür seçilen C. K. ile diğer ortaklardan H.Ş. G. ve O. K. de münferiden şirket ünvanına havi kaşe altına atacakları imzaları ile temsil ederler”hükmü vardır. Yine aynı tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan ve bonoda imzası bulunduğu tarafların kabulünde olan dava dışı O.K.’nin de vekili olduğu anlaşılan Selçuk Üstüner tarafından verilen 21.01.1990 tarihli düzeltme beyannamesinin 3.maddesinde “şirketin temsili ile ilgili 10.maddenin üçüncü, dördüncü satırındaki ile diğer ortaklardan H. Ş.G. ve O. K.de ibaresi metinden çıkarılmıştır” şeklinde düzenleme bulunduğu görülmüştür. Bu durumda bonoyu davacı adına düzenlediği tarafların kabulünde olan O.K.i’nin bononun tanzim tarihinde davacı şirketi temsil yetkisinin olmadığının kabulü gerekir. Her ne kadar O. K.i’nin de aralarında bulunduğu ortaklarca verilen 02.01.1990 tarihli imza beyannamesi de aynı tarihli Ticaret Sicil Gazetesi’nde hemen düzeltme beyannamesinin altında yayınlanmış ise de bu durum O. K.’yi yetkili temsilci kılmaz. Zira, hem düzeltme beyannamesinin tarihi imza beyannamesinden sonraki bir tarihi taşımakta, hem de Torbalı Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün 04.06.2014 tarihli yazısının içeriğinden söz konusu imza beyannamesinin sehven fazladan yayınlandığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, O. K.’nin davacı şirketi temsil yetkisinin olmadığı gibi, Ticaret Sicili Gazetesi içeriğine göre davalı yanca O. K.’nin temsil yetkisinin bulunmadığını bilmediği hususunun ileri sürülemeyecek olması karşısında davanın kabulü gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.