Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2014/3909 E. 2014/7234 K. 14.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3909
KARAR NO : 2014/7234
KARAR TARİHİ : 14.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 42. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 18/03/2013
NUMARASI : 2011/207-2013/74

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen kararda davacı vekilince tavzih talep edilmiş, tavzih istemi mahkemece reddedilmiş, asıl hüküm ile tavzih talebinin reddi kararı davacı vekili, asıl hüküm ise temyize cevapla birlikte davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketten satın aldığı toplam 60.000,00 TL bedelli mal için aynı bedelli 3 adet çek verdiğini, çeklerden ilkinin bedelinin ödendiğini, malların sadece 17.166,33 TL’lik kısmının teslim edildiğini, 43.366,88 TL bedelli malın halen teslim edilmediğini, diğer davalıların ise kötüniyetli olarak çekleri iktisap ettiklerini belirterek müvekkilinin dava konusu çeklerin 43.366,88 TL’lik kısmı nedeniyle davalılara borçlu olmadıklarının tespitine, çek bedellerinin ödenmesi halinde istirdatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket vekili, taraflar arasında yapılan anlaşma uyarınca malların partiler halinde davacıya teslim edilecek olduğunu, müvekkilinin üzerine düşen edimi yerine getirerek bir kısım malı davacıya teslim ettiğini, ancak devam eden süreçte davacının kendi tasarrufu ile mal almaktan vazgeçtiğini müvekkiline beyan ederek malları teslim almadığını, malları teslim alması hususunda davacıyla defalarca görüşülmesine rağmen malları teslim almaktan kaçındığını, davacının kötüniyetli olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar davaya cevap vermediler.
Mahkemece toplanan delillere göre; davalı şirket malları teslime hazır olduğunu, alacaklı davacının malları kabul etmediğini savunmuş ise de malların teslimi hususunda alacaklıya herhangi bir ihtarda bulunmadığı, sözleşmeden dönme hakkını kullanmadığı, dolayısıyla davacının teslim edilmeyen 43.366,88 TL’lik malının olduğu, verilen çeklerden ilkinin ödemesinin yapıldığı, davalıya teslim edilen mal bedelinin 17.798,02 TL olduğu, bundan iade edilen fatura toplamı 1.163,89 TL’nin düşümü yapıldığında davacının teslim edilen mal bedelinin 16.634,13 TL’ye tekabül ettiği, ödemesi yapılan 20.000,00 TL’lik çek bedelinden 16.634,13 TL’lik kısım düşüldüğünde davacının 3.366,88 TL’lik alacağının kaldığı, bu bedel açısından menfi tespit davasının istirdat davasına dönüştüğü, diğer dava konusu çeklerin tarafı olan diğer davalıların ise bu çeklerin bedelsiz olduğunu bilebilecek durumda oldukları gerekçesiyle davacının dava konusu yapılan çekler nedeniyle davalılara borçlu bulunmadığının tespitine, 3.366,88 TL’nin davalı şirketten tahsiline karar verilmiş, gerekçeli karar taraflara tebliğ edilmiştir.
Davacı vekili 25/06/2013 havale tarihli dilekçesi ile kısa kararda %40 tazminata hükmedildiği halde bu hususun gerekçeli karara sehven yansıtılmadığını belirterek ”%40 inkar tazminatı olan 16.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline” ibaresinin gerekçeli karara eklenerek hükmün tavzihine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, davacının tavzihini talep ettiği hususun tavzih kurumu uygulamasına uygun düşmediğini belirterek tavzih talebinin reddini istemiştir.
Mahkemece, HMK’nın 305/2 maddesi gereğince hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların değiştirilemeyeceği gerekçesiyle tavzih talebinin reddine karar verilmiş, gerekçeli karar davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından, tavzih talebinin reddine ilişkin ek karar ise davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davalı şirket vekili davacı vekilinin temyiz dilekçesine karşı düzenlediği temyize cevap dilekçesinde hükme ilişkin temyiz itirazlarını ileri sürmüşse de söz konusu dilekçenin HUMK’un 433. Maddesinde öngörülen 10 günlük yasal süre içinde verilmediği anlaşıldığından davalı şirket vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddi gerekmiştir.
2- Davacı vekilinin tavzih talebinin reddine ilişkin ek karara yönelik temyiz itirazları yerinde olmadığından reddi gerekmiştir.
3-Mahkemece kısa kararda, “%40 tazminatın davalılardan tahsiline” denildiği halde, gerekçeli kararda bu hususta bir hüküm kurulmamıştır. Böylece tefhim edilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında İİK’nın 72.maddesinde öngörülen %40 tazminat yönünden çelişki yaratılmıştır. Bu hal, HUMK.’nun 381/2. (HMK m 298/2) maddesine aykırılık teşkil ettiğinden 10.04.1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K. sayılı Yargıtay İçtihatı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı uyarınca bir hüküm kurulmak üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz isteminin reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının reddine, (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin asıl karara yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.