Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2014/1534 E. 2014/17423 K. 04.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1534
KARAR NO : 2014/17423
KARAR TARİHİ : 04.12.2014

MAHKEMESİ : Uşak 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/10/2013
NUMARASI : 2011/250-2013/402

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı, davalı (temlik alan) vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av….. gelmiş, davalı taraftan kimse gelmemiş olduğundan, onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, dava dışı şirket ile davalı banka arasında 15.04.1998 tarihli, 5.000.00 TL.limitli sözleşme yapıldığını, davacının bu sözleşmeye müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, bu kredi limitinin sonradan artırımlarla 80.000.00 TL.olduğunu, bundan sonra dava dışı şirketin kullandığı kredinin tamamını davalıya ödediğini, 29.05.2003 tarihinde aynı dava dışı şirketin banka ile akdettiği sözleşmede davacının yer almadığını, dava dışı kişilerin kefaletleriyle sözleşme akdedildiğini, davalı bankanın hesap kat ihtarnamesinin davacıya tebliğ edilmediğini, ancak ihtarnamede iki sözleşme için hesapların kat edildiğinin belirtilmiş olduğunu, davacının sorumlu olduğu 15.04.1998 tarihli kredi sözleşmesinden doğan borçlar ödenmiş olduğu halde, bununla irtibatlı imiş gibi sonradan yapılan ve davacının imzasının olmadığı 29.05.2003 tarihli ikinci kredi sözleşmesi nedeniyle doğan borçlar nedeniyle davalının aleyhe icra takibine başladığını belirterek davacının icra dosyasında 80.000.00 TL.ana para ve fer’ileri yönünden borçlu olmadığının tespitine, takibin davacı yönünden iptaline, % 40’dan az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı banka vekili, davacının da kefil olarak yer aldığı sözleşme kapsamına göre başka sözleşmelere istinaden kullanılan kredileri de sorumluluk kapsamına soktuğunu bildirerek davanın reddini istemiş, davalı banka yargılama sırasında alacağını 13.07.2012 tarihli temlik sözleşmesi ile F.. A..’a temlik etmiş, yargılamaya temlik alan vekilince devam olunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ile benimsenen bilirkişi raporuna göre, bankadan kullanılan kredi borcundan dolayı davacının kefalet sözleşmesi gereği sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davacının icra dosyasında takip tarihi itibariyle 80.000.00 TL.asıl alacak, 13.260.28 TL.işlemiş faiz, 663.01 TL. % 5 BSMV olmak üzere toplam 93.923.29 TL.den ve 80.000.00 TL.asıl alacağa takip tarihinden işleyecek faizden sorumlu olmak üzere diğer takip talebinden istenen alacaklar yönünden borçlu bulunmadığının tespitine, davacının şartları oluşmayan tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ile davalı (temlik alan) vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyaya 15.04.1998 tarihli ve 29.05.2003 tarihli iki ayrı genel ve gayrinakdi kredi sözleşmeleri ve ayrıca 15.04.1998 tarihli sözleşmenin kefalet artışlarına ilişkin limit artış sözleşmeleri sunulmuştur. 29.05.2003 tarihli sonraki sözleşmede davacının kefaletinin bulunmadığı tartışmasızdır. 15.04.1998 tarihli 5.000.00 TL.limitli sözleşmeyi ise davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı tarafların kabulündedir. Ancak davacı ilk sözleşmedeki
kefalet limitinin artışına ilişkin olarak sonraki tarihlerde düzenlenen 21.05.1998, 13.04.1999, 27.04.1999, 09.06.1999 ve 28.10.1999 tarihli limit artış sözleşmeleri altındaki kefalet imzalarının kendisine ait olmadığını iddia etmiştir. Mahkemece bu yönden iki kez inceleme yaptırılmış, 19.11.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesince düzenlenen raporda sözü edilen limit artış sözleşmelerindeki kefalet imzalarının davacının eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği yönünde görüş bildirilmiş, mahkemece re’sen yaptırılan ikinci bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen 01.04.2013 tarihli raporda ise anılan kefalet limiti artış sözleşmelerindeki imzaların davacı H. E. elinden çıktığının saptandığı belirtilmiştir. Davacı vekilince ikinci rapora itiraz edilmiş, ancak itirazlar mahkemece değerlendirilmemiştir.
Görüldüğü gibi Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nce düzenlenen rapor ile üç kişilik bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 01.04.2013 tarihli rapor arasında çelişki bulunmaktadır. Raporlar arasındaki bu çelişki giderilmeden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Bu durumda mahkemece imza incelemesine ilişkin raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi yönünden yeniden usulüne uygun şekilde imza incelemesi yaptırılması sonucuna göre limit artış sözleşmeleri altındaki imzaların davacıya ait olduğunun saptanması halinde davacının 15.04.1998 tarihli sözleşme ve bu sözleşmedeki kefalet limitini arttıran yukarıda tarihleri yazılı limit artış sözleşmelerindeki kefalet limitlerinin toplamı kadar kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu, limit artış sözleşmelerindeki imzaların davacıya ait olmadığının saptanması halinde ise sadece 15.04.1998 tarihli 5.000.00 TL.kefalet limitli sözleşme ile sorumluluğu gözetilerek dava konusu kredinin bu sözleşmeler kapsamında kullanılan bir kredi olup olmadığı da konusunda uzman bilirkişiye banka kayıtları üzerinde yaptırılacak inceleme sonucunda saptanıp, ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra deliller hep birlikte değerlendirilip, varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, davacının kefaletinin bulunmadığı 29.05.2003 tarihli sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerden dolayı kefalet sorumluluğundan söz edilemez. İlk sözleşmede, sonraki sözleşmelere atıfta bulunulsa bile sonuç değişmez.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin tüm, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin temlik alan davalı F.. A..’dan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 04.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.