YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/14443
KARAR NO : 2014/18645
KARAR TARİHİ : 24.12.2014
MAHKEMESİ : İstanbul (Kapatılan) Anadolu 19. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 12/06/2014
NUMARASI : 2014/157-2014/229
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın dava şartı yokluğundan reddine ilişkin verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 13.01.2011 tarihli Alacağın Temliki Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesi kapsamında davalı şirketin dava dışı İhlas Finans Kurumu AŞ den olan alacağını temlik aldığı halde davalının iş bu temlik sözleşmesinden doğan taksitleri vadesinde ödememesi üzerine tüm taksitlerin muaccel olduğunu ileri sürerek müvekkilinin anılan temlik sözleşmesinden doğan alacağının tahsili için davalı şirkete yaptığı icra takibinde davalının icra dairesinin yetkisine ve borca yönelik itirazının iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan alacağın temlik sözleşmesinde İstanbul icra daireleri ve mahkemeleri yetkili kılındığı halde davacının yetkili icra dairesinde icra takibi yapmadığından davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece yapılan yargılamada toplanan delillere göre; taraflar arasındaki 13.01.2011 tarihli Alacağın Temliki Sulh, İbra ve Feragat Sözleşmesinin 5. maddesi hükmü uyarınca yetkili icra dairesinin taraflarca İstanbul icra daireleri olduğu belirlendiği halde takibin İstanbul Anadolu İcra dairesinde yapıldığını, HMK’nın 17. maddesi hükmü uyarınca tarafların yetki sözleşmesinde belirledikleri icra dairesinde takip yapabilecekleri, dava konusu icra takibinin yetkili icra dairesinde yapılmadığından geçerli bir icra takibi bulunmadığı, itirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde takip yapılmasının dava şartı niteliğinde olduğu gerekçesiyle icra takibi taraflar arasındaki yetki sözleşmesine aykırı yerde yapıldığından, HMK.’nın 17. maddesi uyarınca ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı anlaşılmakla, HMK.’nın 114/2. maddesi yollamasıyla, HMK.’nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere İİK’nın 50. maddesinde icra dairelerinin yetkisinin belirlenmesinde 1086 sayılı HUMK’na atıf yapılmış olup 6100 sayılı HMK’nın 447/2. maddesi hükmü uyarınca HUMK’na yapılmış olan atıfların HMK’nın ilgili maddesine atıf yapılmış sayılacağı kabul edilmiştir. Somut olayda dava konusu ilamsız icra takibi 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra 09.05.2013 tarihinde yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu yetki şartının yer aldığı sözleşme ise 13.01.2011 tarihli olup 1086 sayılı HUMK’un yürürlükte olduğu dönemde imzalanmıştır. Yetki sözleşmeleri etki ve sonuçlarını usul hukuku alanında doğurduklarından kuruluşu itibariyle maddi hukuk kurallarına tabi olsa da niteliği itibariyle usul hukuku sözleşmeleridir. Şu halde; HMK’nın 17. maddesi aynı Yasa’nın 448. maddesinde düzenlenen derhal uygulanırlık ilkesi ile birlikte değerlendirildiğinde davacı tacir olmadığından takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesi hükmü davacı açısından bağlayıcı kabul edilemez. Mahkemece bu yönler gözetilmeden İİK’nın 50. maddesindeki atıfla HMK’nın 447/2. ve 6. maddeleri hükmü gereğince takibin genel yetkili yer olan davalının muamele merkezinin bulunduğu icra dairesinde yapıldığı dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.