Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2014/11728 E. 2014/16857 K. 25.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/11728
KARAR NO : 2014/16857
KARAR TARİHİ : 25.11.2014

MAHKEMESİ : Bursa(Kapatılan) 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 22/08/2013
NUMARASI : 2013/130 E.(Derdest)

Taraflar arasındaki ihtiyati haciz talebinin incelenmesi sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı ihtiyati haciz talebinin reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde ihtiyati haciz isteyen vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

İhtiyati haciz isteyen vekili, ticari taşıt kredisi ve rehin sözleşmesi uyarınca kullandırılan kredinin tahsili amacıyla müteselsil kefil hakkında başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemiyle açmış olduğu davada ihtiyati haciz isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, davacı alacağının rehinle teminat altında olduğu, kefil olan davalının mal kaçırması için makul bir sebebin bulunmadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş, kararı ihtiyati haciz isteyen vekili temyiz etmiştir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun 257’nci maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” Bu hükme göre, bir para alacağının vadesinin gelmesi hâlinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. Somut olayda, hesap kat edilip, alacak muaccel hale gelmiş olduğundan ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için borçlunun veya kefilin mal kaçırma ihtimalinin bulunması gerekli olmayıp, bu koşul vadesi gelmeyen alacaklar için İİK’nun 257’nci maddesinin 2’nci fıkrasında düzenlenmiştir. Dolayısıyla kefil olan davalının mal kaçırması için makul bir sebebin bulunmadığı şeklindeki mahkeme gerekçesi yerinde değildir.
Öte yandan, TBK’nın 586’ncı maddesinin 2’nci fıkrasının 1’inci cümlesinde müteselsil kefil hakkında icra takibi yapılmasına engel olan bir istisna öngörülmüştür. Bu hükme göre, alacağın teslime bağlı menkul rehni (TMK m.939) veya alacak rehni (TMK m.954 vd) ile güvence altına alınması hâlinde rehnin paraya çevrilmesinden önce müteselsil kefil hakkında takip yapılamayacaktır. Mahkemece bu hükme istinaden alacağın taşıt rehni ile güvence altına alınmış olduğu belirtilerek ihtiyati haciz istemi reddedilmiştir. Ancak, TMK’nın 940. maddesinin II. fıkrasında “Gerçek veya tüzel kişilerin alacaklarının güvence altına alınması için, kanun gereğince bir sicile tescili zorunlu olan taşınır mallar üzerinde, zilyetlik devredilmeden de, taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile yazılmak suretiyle rehin kurulabilir. Rehnin kurulmasına ilişkin diğer hususlar tüzükle belirlenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu düzenlemeden hareketle kanun gereğince bir sicile tescili zorunlu olan taşınır mallar bakımından, teslime bağlı rehin yanında, zilyetliğin alacaklıya devrine gerek olmaksızın, taşınır malın kayıtlı bulunduğu sicile kaydedilmek suretiyle taşınır mal üzerinde rehin kurulabilir. Böyle bir rehin teslime bağlı taşınır rehni olmadığından, TBK’nın 586’ncı maddesinin 2’nci fıkrasının 1’inci cümlesine göre müteselsil kefilin takibine engel teşkil etmez. Mahkemece, kurulan rehnin TMK’nın 940’ıncı maddesine göre oluşturulan sicilli taşınır rehni niteliğinde olup olmadığı değerlendirilerek ihtiyati haciz talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan alacağın taşınır rehni ile güvence altına alınmış olduğu gerekçesiyle ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.