YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/1141
KARAR NO : 2014/15224
KARAR TARİHİ : 16.10.2014
MAHKEMESİ : Urla Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/05/2013
NUMARASI : 2010/271-2013/203
Taraflar arasındaki menfi tespit-istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek.Av.S. Ç. ile davalı vek.Av.S.A.’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, davacının 1921 doğumlu olduğunu, eşinin 1997 yılında vefat ettiğini, öncesinde temizlikçisi olan davalı ile birlikte oturmak için anlaştıklarını, davacının bu beraberlik karşılığında evinin satımı veya ölümü halinde belli bir oranda davalıya pay verileceğini tapuya şerh ettiğini, anılı evin satımından sonra da taahhüt ettiği parayı davalıya verdiğini, ancak davalının birlikte yaşanılan dönemde davacının hûlus ve saffetinden faydalanarak senet imzalattığını, bu suretle aldığı senetle icra takibine başladığını, davacının icra takibi nedeniyle panikleyerek davalı ile birlikte bankaya gidip parayı ödediğini, böyle yapma nedeninin davalının paranın ödenmesi halinde senedi alıp, davacıya getireceği taahhüdünde bulunması olduğunu, ancak davalının senedi iade etmediği, davalının dolandırıldığını belirterek, icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespitine, davalıya ödenen 191.000.00 TL.nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, 2004 yılında davacının, davalının İzmir’e gelmesi ve resmi nikah yapacağı vaadiyle davaya konu 29.05.2004 tanzim tarihli, 189.375.00 TL.lik senedi düzenleyip, davalıya verdiğini, davalının davacı ile İzmir’e gidip, davacıya baktığını, 09.05.2010 tarihinde davacının kızının davalıyı evden attığını, davalının vermiş olduğu hizmet karşılığı senede bağlanmış alacağını tahsil için icra takibine başladığını, ödeme emrini alan davacının parayı 10 günlük ödeme süresinin 3.günü bankadan çekerek davalıya ödediğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda toplanan delillere göre, davalının davacı yanında fiilen birliktelik ve davacının bakımı nedeniyle bir süre birlikte yaşadıkları hususunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, davalının alacaklı sıfatıyla davacı aleyhine 29.05.2004 tanzim, 01.04.2010 vade tarihli, 189.375.00 TL.lik senedin tahsili için davaya konu icra takibine başladığı, takibin kesinleştiği, bu borcun ödendiği belirtilerek iş bu davanın açıldığı, senedin hile ile ya da hûlus ve saffetten yararlanılarak elde edildiği iddiasının kanıtlanamadığı, ancak davacının tapu işlemlerinde duyduğu sıkıntıyı gidermek için bonoyu davalıya verdiği ve sonrasında da tapulu taşınmazın devriyle alınan bedeli bu bono karşılığı davalıya 14.06.2004 tarihinde 225.000.00 TL.olarak ödemiş olduğu, senet metninde de malen kaydının bulunduğu halde davalının senedin hizmet karşılığı düzenlendiği beyanıyla ihdas sebebini değiştirmesiyle ispat yükünün yer değiştirdiği, ancak davalının bedelin hizmet karşılığı ödendiğini ispatlayamadığı, senedin yeniden takibe konulmasının mükerrer tahsilata yönelik olduğu, davacının istirdat isteminin ise senedin mahiyeti nedeniyle kabul göremeyeceği gerekçeleriyle, davacının icra takibine konu 29.05.2004 tanzim, 01.04.2010 vade tarihli, 189.375.00 TL.bedelli senetten dolayı borçlu olmadığının tespitine, davacının bu bedeli haksız yere ödediği iddiası ile istirdat isteminin bononun kambiyo senedi vasfı nedeniyle aksi ispatlanamadığından reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davaya dayanak teşkil eden davalı-alacaklının, davacı-borçlu aleyhine kambiyo senetlerine özgü yol haciz yolu ile giriştiği icra takip dosyasında ödeme emri davacı-borçluya 07.05.2010 günü tebliğ edilmiş olup, davacı-borçlunun davalı-alacaklıya ödemeyi 10 günlük ödeme süresi dolmadan ve 5 günlük itiraz süresi içinde 10.05.2010 tarihinde yaptığı tarafların kabulünde olduğu gibi, davacı-borçlu ödeme yaptığı sırada ihtirazi kayıt da ileri sürmemiştir. Borçlu-davacı somut olayda takip konusu parayı (borcu) ihtirazi kayıt öne sürmeden ödeme emrine itiraz süresi içinde ödediğinden İİK.nun 72.maddesine göre menfi tespit ve istirdat istemli dava açamaz. Çünkü borçlunun henüz itiraz etme imkanı bulunduğu bir dönemde yaptığı ödeme, cebri icra tehdidi altında yapılmış bir ödeme değildir. Bu halde davacı-borçlunun ancak 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 62.maddesine göre şartları varsa sebepsiz iktisap davası açabileceği gözetilmeden ve hukuki nitelendirmede de yanılgıya düşülerek menfi tespit davasının kabulünde isabet bulunmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 1.100 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harçların istek halinde iadesine, 16.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.