YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/10662
KARAR NO : 2014/13184
KARAR TARİHİ : 09.09.2014
MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/02/2014
NUMARASI : 2013/326-2014/43
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı kararın esası kesinleşmiş olmakla bu hususta yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkilinin akaryakıt sektöründe faaliyet gösterdiğini, davalının maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde müvekkili şirket lehine 26.7.2007 tarihinde geçerli olmak üzere 15 yıl 2 ay süreli intifa hakkı tesis edildiğini, bayilik ilişkisi nedeniyle davalı tarafa yatırım yapıldığını, demirbaşların ariyet olarak verildiğini ve bayiye ödemede bulunulduğunu, Rekabet Kurulu’nun 12.3.2009 tarihli genel bildirimi ile anlaşmaları 5 yılla sınırladığını ve kararın bağlayıcı olduğunu, kurul tarafından geçersiz sayılan anlaşmalar nedeniyle tarafların birbirlerine verdiklerinin B.K.nun 63 ve 64. maddeleri çerçevesinde iadeye tabi olacağını belirterek, 802.942.00.-TL.nin faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, esasa yönelik beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece 14/06/2010 Tarih ve 2010/164-338 Esas-Karar sayılı ilam ile davacı tarafça sözleşmenin feshedilmediği, sözleşmenin halen geçerli olduğu gerekçesiyle erken açılan davanın reddine, yargılamada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücreti verilmesine karar verilmiştir.
Hükmün taraf vekillerince temyizi üzerine Dairemizin 24/05/2011 Tarih, 2010/13750 Esas ve 2011/6840 Karar sayılı ilamı ile davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddinin gerektiği, davalı vekilinin temyizi yönünden, mahkemece, taraflar arasındaki akdin feshedilmediği ve geçerli olduğu gerekçesiyle verilen red kararı esasa ilişkin nihai karar olup, buna göre davalı yararına Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesinin üçüncü kısmına göre hesaplanacak nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde maktu vekalet ücretine hükmolunmasının isabetsiz olduğu gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi red edilmiş, mahkemece yeniden yapılan yargılama sonunda önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararının davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulu’nun 27/02/2013 Tarih, 2012/19-721Esas, 2013/290 Karar sayılı ilamı ile direnme kararının Dairemizin bozma kararındaki gerekçeler doğrultusunda bozulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi de red edilmiştir.
Mahkemece Hukuk Genel Kurulu Kararına uyularak, Hukuk Genel Kurulu Kararı dikkate alınarak nispi vekalet ücreti takdirine ancak, avukatlık ücret tarifesinin 7/2 md gereğince davalı yararına yeniden maktu ücreti vekalet tayinine, davanın esası hakkında verilen kararın kesinleşmiş olması nedeniyle bir hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun yukarıda tarih ve numarası yazılı kararına uyulmuş ise de bozma gereği yerine getirilmemiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 429/son maddesine göre “Hukuk Genel Kurulu’nun verdiği karara uymak zorunludur.” Nitekim bu zorunluluk yerel mahkeme kararının gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Bozma kararına uyulmakla bir taraf lehine diğer taraf aleyhine usuli kazanılmış hak oluşur. Bunun sonucu olarak hakim, bozma kararı doğrultusunda hüküm oluşturmak zorundadır. Bozma kararında belirtilen yöntem ve sonuç dışında başka şeye hükmedemez.
Bu ilkeler çerçevesinde somut olayın değerlendirilmesine gelince; hükmüne uyulan Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun bozma kararında özetle, ” direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlığın davanın, esastan mı yoksa dava şartı yokluğu nedeni ile usülden mi reddine karar verildiği, burada varılacak sonuca göre davalı yararına maktu mu nispi vekalet ücreti mi verileceği noktalarında toplandığı, AAÜT’nin 7/2 maddesi gereğince, konusu para veya parayla değerlendirilmesi mümkün bulunan bir şey olan davanın dava şartlarından birinin bulunmaması (noksan olması) nedeni ile usülden reddine ilişkin kararda, vekalet ücretinin nispi tarifeye göre takdir edileceği, ancak, bu nispi vekalet ücretinin maktu vekalet ücretini geçemeyeceği, bu noktada eldeki davada hükmedilecek vekalet ücretinin tayini bakımından işin esasına girilerek karar verilip verilmediği hususunun aydınlığa kavuşturulmasının önem taşıdığı, çünkü, mahkemece işin esasına girilip inceleme yapılarak karar verilmesinin anlaşılması durumunda nispi vekalet ücreti verilmesi gerekeceği, somut olay bakımından mahkemece taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin içeriğinin irdelendiği sözleşmenin halen ayakta olduğunun saptandığı ve böylece yapılan değerlendirmenin işin esasına yönelik bir değerlendirme olup yerel mahkeme kararını dava şartı yokluğu nedeni ile usülden verilmiş bir red kararı niteliğinde olmayıp esastan verilmiş bir red kararı niteliğinde bulunduğundan yargılamada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına hüküm tarihindeki AAÜT gereğince nispi vekalet ücreti verilmesi gerektiği” belirtilmiştir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, davalı yararına hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca dava değeri üzerinden hesaplanacak nispi vekalet ücretine hükmetmekten ibaret olmalıdır. Yerel mahkemenin dava şartlarının yokluğu nedeni ile verilecek red kararlarında uygulama olanağı bulunan AAÜT’nin 7/2 maddesine dayanarak maktu vekalet ücretine hükmetmesi, hükmüne uyulan Hukuk Genel Kurulu kararına, usuli müktesep hak kuralına ve HUMK’nun 429/son maddesi hükmüne açıkça aykırılık teşkil ettiğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 09.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.