Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/8696 E. 2014/6385 K. 02.04.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/8696
KARAR NO : 2014/6385
KARAR TARİHİ : 02.04.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 42. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 25/06/2012
NUMARASI : 2011/57-2012/165

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. …. ile davalı vek. Av. İ.. B..’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

-KARAR-

Davacı vekili; müvekkilinin selefi olan the Shell company şirketi ile önceki taşınmaz maliki arasında 01.04.1990 tarihli 40 yıl süreli kira sözleşmesi akdedildiğini ve tapuya şerh verildiğini, davalının daha sonra taşınmazı satın alarak sözleşmenin tarafı haline geldiğini, taşınmazda davalının işlettiği akaryakıt istasyonu bulunduğunu, taraflar arasında taşınmazda müvekkili lehine 500,000 USD karşılığında intifa hakkı tesisi hususunda protokol imzalandığını, davalının daha sonra sözleşmenin süre bitimi olan 31.07.2008 tarihinde yenilenmeyerek sona erdirileceği ve akabinde lehine intifa hakkı tesis edilen Petrol Ofisi AŞ. İle çalışmaya başlayacaklarını bildirdiğini, davalının kira sözleşmesini süresinden önce haksız olarak ifasının imkansız hale getirildiğini, müvekkilinin kâr mahrumiyeti bulunduğunu belirterek şimdilik 20,000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; dağıtıcı ile bayiler arasında tek bir ilişki 2 ayrı sözleşmeye konu edilmekte ise de amacın tek bir sözleşme yapma olduğu, istisnalar dışında aslında dağıtıcı ile bayiler arasındaki hukuki ilişkinin temelinin bayilik sözleşmesi olduğu, intifa veya kira sözleşmesinin akibetinin bayilik sözleşmesinin akibetine bağlı kalacağı, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin sürenin dolması sonucu 18.12.2007 tarihi itibarıyla münfesih olduğu, bayilik sözleşmesinin sona ermesi kira sözlemesini de sona erdireceğinden davacının kâr mahrumiyeti talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kira sözleşmesinin ifasının imkansız hale getirilmesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti talebine ilişkindir.
Taraflar arasında, 18.12.2002 tarihli 1 yıl süreli akaryakıt istasyonu işletilmesine dair işletme sözleşmesi akdedilmiş olup, anılan sözleşme süre uzatımları sonucu 31.07.2008 tarhinde kendiliğinden sona ermiştir.
Akaryakıt istasyonunun işletildiği taşınmaza ilişkin olarak da davalı kiralayan ile davacı kiracı arasında 10.09.1990 tarihli 20 yıl süreli, sonrasında da 10+10 yıl süreli kira sözleşmeleri akdedilmiş ve bu sözleşmeler davacı lehine tapuya şerh edilmiştir.
İşletme sözleşmesi ve kira sözleşmesinin devamı sırasında taşınmaz üzerinde davacı lehine intifa hakkı tesisine yönelik olarak 27.12.2007 tarihli intifa hakkı tesisi vaadi ve yatırım hakkında protokol imzalanmış, davacı yan bu protokol gereği taşınmaz üzerinde lehine intifa hakkı tesis edilebilmesi için tapu kaydında lehine olan kira sözleşmesine ilişkin şerhi terkin ettirmiştir. Ancak davalı yanın davacı lehine intifa hakkı tesisine yanaşmaması üzerine, terkin edilen kira sözleşmesinin yeniden tescili için davalı aleyhine önce Kadıköy 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/80 D.İş sayılı davacı tarafından süresinde açılacak dava sonuna kadar taşınmazın 3. şahıslara devrinin ve yeni bir ayni hak tesisinin önlenmesi amacıyla ihtiyati tedbir kararını almış, sonrasında Aksaray 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2007/187 Esas sayılı davayı açmıştır. Anılan davada yapılan yargılama sonunda verilen ve Yargıtay denetiminden de geçerek kesinleşen 2008/63 sayılı
karar ile davanın kabulü ile kira sözleşmesinin dava tarihinden itibaren tapuya şerhine karar verilmiştir. Anılan kararda ihtiyati tedbirin devamına yönelik bir hüküm tesis edilmediğinden ihtiyati tedbir kendiliğinden sona ermiş, dosyanın temyiz incelemesinin devamı sırasında davalı, taşınmaz üzerinde dava dışı PO A.Ş. lehine intifa hakkı tesis etmiştir. Bu durum karşısında, davacı artık tapu kaydına güvenerek lehine intifa hakkı tesis edilen PO A.Ş.’ye karşı mahkemece yeniden tesciline karar verilen kira sözleşmesini ileri süremeyeceğinden kira sözleşmesinin ifası imkansız hale gelmiştir.
Yargılama sırasında alınan 18.01.2011 tarihli ve 03.05.2012 havale tarihli bilirkişi raporları da davacı lehinedir.
Mahkemece bayilik-kira sözleşmelerinin bileşik sözleşme olduğu, bayilik sözleşmesinin sona ermesi ile kira sözleşmesinin de kendiliğinden sona erdiğine dair kabul isabetsizdir. Her iki sözleşme birbirinden bağımsız olup, ayrı ayrı sonuçlar doğuracaktır. Hal böyle olunca, mahkemece bayilik-kira sözleşmeleri ayrı ayrı değerlendirilmek suretiyle yukarıda yapılan açıklamalar da gözetilip tüm deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yanılgılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.100 TL. duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 02.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.