Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/727 E. 2013/6380 K. 10.04.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/727
KARAR NO : 2013/6380
KARAR TARİHİ : 10.04.2013

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –
Davacı vekili, davalının bayileri olduğunu ve yılda asgari 20 ton “Castrol” marka madeni yağ satmayı ve başka firmalara ait ürünleri satmamayı taahhüt ettiğini, 2007/109 D.iş dosyası ile yapılan tespitte 3.kişilere ait ürün satıldığının belirlendiğini, ayrıca asgari alım taahhüdünün yerine getirilmediğini iddia ederek ariyetlerin iadesini, fazlaya dair hakları saklı kalarak 5.000 USD kâr mahrumiyeti, 5.000 USD cezai şartın tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında, akdin sona ermesine 1 ay kala yapılan tespitin kötü niyetli olduğunu, 3.kişilere ait ürün satışı da yapmadıklarını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Hükmüne uyulan Dairemiz Bozma ilamında; “taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 26.06.1997 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli olduğu, sözleşmede asgari alım taahhüdü ve rekabet etmeme yasağının bulunduğu, Rekabet Kurulunca 2002/2 ve 2003/3 sayılı tebliğler ile 4054 sayılı Yasada yapılan düzenlemelere açıklık getirilmiş ve uzun süreli grup muafiyetleri sınırlandırıldığı, bu sınırlandırmaların Rekabet Kurulunun 31.01.2008 tarihli yazısı ile ne şekilde uygulanacağı açıklandığı, buna göre, tebliğlerin uygulanmasında sözleşmelerin başlangıç süreleri değil kalan sürelerin dikkate alınacağı, bu bağlamda grup muafiyetini sınırlandıran tebliğin yayınlandığı tarihte sözleşmenin bitim süresi 5 yıldan az ise sözleşmedeki hükümler geçerli olup, 5 yıldan fazla ise sözleşmenin süre bitiminden sonra uyarlanması gerekeceği, Mahkemece açıklanan tebliğler ve yasa hükümlerinin yorumunda hataya düşülerek eksik inceleme ile düzenlenen yetersiz bilirkişi raporu dikkate alınarak karar verilmesi yerinde görülmediği” belirtilmiştir.
Mahkemece Dairemiz Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan delillere göre; davacının kar mahrumiyeti talebinin sözleşmenin bitiminden 6 ay sonra yapıldığı, davacının her yıl cari hesap mutabakatı yapılırken veya bayiilerin yıllık performansların değerlendirilmesi esnasında her yıl için yıllık asgari yağ alım taahhüdündeki eksikliği davalıya ihtar yoluyla bildirip davalının yıllık olarak hesaplaması gereken taahhüdünü gözden geçirmesine imkan tanımamış olması zararı ağırlaştıran kendi kusurlu davranışı olduğu, davalı tarafın sözleşmenin başından beri 20 tonluk madeni yağ alım taahhüdüne aykırı davrandığı ve davacı tarafça da sözleşmenin bitim tarihine kadar da her yıl eksik alıma hiç ses çıkarmadan bayilik ilişkisinin devam ettirildiği, bu nedenle de sözleşmenin asgari alım taahhüdüne ilişkin hükmünün taraflarca zımnen değiştirildiğinin kabulü gerektiği, diğer yandan,davalı tarafın davacının 10 yıl boyunca eksik yağ alımına hiç ses çıkarmadığına ilişkin savunmasına karşı davacı tarafça bir delil ve belge ibraz edilmeyerek karşı çıkılmadığı, bu nedenle davacı tarafından,davalının sözleşmeyi sonlandırma kararından ve hatta fiili sonlandırmadan 6 ay sonra ileri sürülen kar mahrumiyeti talebi MK’in 2, maddesi uyarınca hakkın kötüye kullanılması yasağı kapsamında olduğu, ayrıca,sözleşmenin 6, maddesinde,davalı bayiinin her yılbaşında o yıla ait asgari mubayaa miktarını gösterir programını davacıya yazılı olarak bildirmesi ve o yıl için bildirdiği asgari alım taahhüdünü yerine getirmekle yükümlü olduğu ve her yıl için bu taahhüdün yerine getirilmemesi halinde davacı tarafça banka teminat mektubunun eksik alış miktarı oranında cezai şart bedeli olarak nakde çevrileceği öngörülmüş olup,davacının bu madde hükmü uyarınca bir önceki yıl eksikliğini ertesi yıl hatırlatmak ya da değiştirmek suretiyle 10 yıl süren bu ihlali gidermesi ve hatta fesih imkanı olduğu halde bu imkanlardan hiçbirisini kullanmamasının geçmiş yıllara ait kar mahrumiyeti talebinden zımnen vazgeçtiği anlamında olduğu, bu nedenle de davacının sözleşmede ön görülen asgari alım taahhüdünün ihlali gerekçesiyle kar mahrumiyeti isteminin yerinde olmadığı, davalının,sözleşmenin süresi boyunca davacının malları dışındaki rakip malları satmayacağı, teşhir etmeyeceği ve depolarında bulundurmayacağına ilişkin taahhüdünü ihlal ettiği mahkemece 25/04/2007 tarihinde yerinde yapılan tespitle sabit olduğu, bu durumda bilirkişi raporunun aksine sözleşmenin 10.1. maddesi gereği davacının cezai şart talep etme hakkının yerinde olduğu, demirbaşlarla ilgili istem yönünden dava atiye terk edilmiş olup davalı tarafça da kabul edildiği gerekçesiyle demirbaşların iadesi ilişkin dava atiye terk edildiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davacının kar mahrumiyetine ilişkin isteminin reddine, 5,000,00, USD cezai şart alacağının 17/01/2008 temerrüt tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince yürütülecek faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Taraflar arasında akdedilen 26.06.1997 tarihli Bayilik Sözleşmesi’nin 10.2 maddesinde “Bayi, Castrol ürünleri dışında başka madeni yağ ve müstahzarlarını satmama, bulundurmama, tanıtım ve reklamını yapmama, teşhir etmemeye ilişkin olarak bu sözleşmede yer alan yükümlülüklere her aykırı davranışında Castrol’e, Castrol’ün herhangi bir ihtar göndermesine veya önceden bir mahkeme kararı almasına gerek olmaksızın 100.000.000 (eski) TL.’sını cezai şart bedeli olarak ödemeyi kayıtsız şartsız kabul ve taahhüt eder” hükmü yer almaktadır. Nitekim alınan bilirkişi raporunun 14. sayfasında bu hüküm uygulanarak cezai şart tayin edilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkemece bunun aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm oluşturulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin diğer itirazlarının reddine, (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.04.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.