YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/6751
KARAR NO : 2014/4364
KARAR TARİHİ : 05.03.2014
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/12/2012
NUMARASI : 2008/451-2012/1397
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılardan Y.. Plastik Ltd.Şti.vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiş, ancak davalı Y..Plastik Ltd.Şti.vekili 04.03.2014 tarihli dilekçesi ile duruşma isteminden vazgeçtiğini bildirmesi üzerine dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkillerince inşa edilen alışveriş merkezinin finansmanı için doğan kredi ihtiyacını teminen davalı G.. A.Ş. İle yapılan protokol çerçevesinde adı geçen davalıya 10.000.000 TL. Kredi karşılığı olarak 14 adet bononun 10.10.2007 tarihinde anılan şirketin yetkilisi M..A..’e teslim edildiğini, bunlardan 11 adet bononun geri alındığını ancak aralarında icra takibine konu 15.05.2008 tarihli bono da olmak üzere her biri 500.000 TL.bedelli 3 adet bononun iade edilmediğini, yapılan araştırma sonucunda söz konusu bonoda cirosu bulunan D..A.Ş.nin davalı G..A.Ş. İle organik bağının olduğunun ve gayri faal ve batak bir firma olduğunun tespit edildiğini, davalı Y..Ltd. Şti.nin ise bu senedin bedelsiz kaldığını bilerek diğer davalılar ile birlikte hareket ederek kötü niyetli bu senedi devraldığını ileri sürerek kredi karşılığında verilen ancak bedelsiz kalan bu bono nedeniyle müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespiti ile bononun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Y.. Ltd. Şti. vekili, müvekkilinin iyiniyetli 3. kişi olarak bu bonoyu ciro yolu ile devraldığını, müvekkili şirket kayıtlarında da bu ticari faaliyetin belgeli olduğunu, davacıların iddiasını ispatla yükümlü olduklarını ileri sürerek davanın reddi ile %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar davaya yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece yapılan yargılamaya ve toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davaya cevap vermediği gibi ticari defterlerini de ibraz etmeyen davalı G.. Gayrimenkul Danışmanlık AŞ’ye davacılar tarafından bir protokol çerçevesinde alınacak kredinin garantisini oluşturma üzere 14 adet bono keşide edildiği, ancak söz konusu kredinin temin edilmemesi üzerine 11 adet bononun geri iade edildiği, bunlardan 3 adet bononun iade edilmediği ve bu bonoların bedelsiz kaldığı, bedelsiz kalan bonolardan bir tanesinin de davaya konu senet olduğu, bu nedenle keşideci davacıların ihtilafa konu bononun karşılıksız kaldığı yönündeki iddialarının lehtar davalı G.. Gayrimenkul Danışmanlık AŞ’ye karşı sübut bulduğu, davaya konu bononun teminat senedi olarak verildiği ve protokole bağlanan kredi alınmadığı için bedelsiz kaldığı, kambiyo senetlerinde bedelsizlik def’inin ancak lehtara karşı ileri sürülebileceği, ne var ki ciro yolu ile bonoyu devralan hamilin iktisabında bile bile kötü niyetle keşideciyi zarara uğratmak amacıyla senedi devralması veya iktisabında kusurlu bulunması durumunda şahsi def’ilerin hamile karşı da ileri sürülebileceği, dosyaya ticari defterlerini ibraz eden davalı Y..Plastik Şirketi’nin ticari senedi ciro yolu ile devraldığı D.. Plastik AŞ ile olan ilişkilerinde hep mal satın alan konumunda bulunduğu, bu ilişkiye uygun olmayacak bir şekilde son işlem olarak ve vadeye çok kısa bir süre kala 22.04.2008 tarihinde davaya konu bonoyu D..AŞ’den ciro ile devraldığı, bu iktisabın iyi niyetli sayılamayacağı ve senedi ciro yolu ile alan davalı Y.. AŞ’ye karşı da bedelsizlik iddiasının ileri sürülebileceği gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu icra takip dosyasında takip konusu yapılan 05.10.2007 keşide tarihli, 15.05.2008 vadeli, keşideci K.. E..-Y.. E.. olan, 500.000,00.-TL miktarlı senetten dolayı davacıların davalılara borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı Y.. ..Ltd. Şti. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nın 72. maddesi gereğince davacıların borçlusu olduğu bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacılardan Y.. E.. davanın açıldığı 04.06.2008 tarihinden sonra yargılama sırasında 29.08.2009 tarihinde vefat etmiş olup davacı murisin bir kısım mirasçıları davaya devam etmişlerdir. Ne var ki dosya içerisindeki Şişli 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 21.10.2009 tarihli veraset ilamı örneğinden; davacı murisin davacılar vekiline vekaletname vermek suretiyle davaya muvafakat eden Ü.. E.. ile F..S.. dışında davacı-murisin E.. E.., N.. E.., T.. E.., G.. B.., K.. E.., A.. E.. ve K.. E.. olmak üzere 7 mirasçısının daha olduğu anlaşılmaktadır. Ölüm tarihi itibariyle murisin terekesi iştirak halinde olup, terekedeki haklar ve borçlar iştirak halindeki mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan davaya tüm mirasçıların iştirakinin sağlanması ya da muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayin ettirilerek onun huzuru ile davaya devam edilmesi ve bu konularda davacıya uygun bir süre verilerek dava şartının gerçekleştirilmesinin sağlanması ve taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasına girilmesi gerekir. Ne var ki Mahkemece 27.06.2012 tarihli celsede somut olaya uygun düşmeyen “Türk Medeni Kanunu’nun 599/2. maddesi ile Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesine göre; mirasçılardan her biri terekedeki haklarının korunmasını isteyebileceğinden ve her bir mirasçı kendi başına davaya devam edebileceğinden, vefat eden davacı Y.. E..’in davayı takip eden mirasçıları Ü.. E.. ve F.. E.. yönünden davaya devam olunmasına, davacılar vekili her iki mirasçı yönünden vekaletnamesini sunmuş olduğu” gerekçesiyle mirasçılar yönünden miras şirketine mümessil tayin ettirilmesine yönelik önceki tarihli ara karardan rücu edilmesine karar verilerek taraf teşkili sağlanmadan davaya devam olunarak karar verilmiş olup bu husus bozmayı gerektirmiştir. Şöyle ki; Mahkemenin söz konusu ara kararına esas davacılar vekilince dosyaya ibraz edilen 12.11.2008 tarihli 2008/14-676 E.-2008/695 K. sy. YHGK’nun kararında TMK’nın 640/2. md. Gereği mirasçılardan her biri terekedeki haklarının korunmasını isteyebileceğinden ve her bir mirasçı kendi başına davaya devam edebileceği belirtilmiş ise de bu kararın içeriğinden TMK’nın mirasçıların her birinin hakkını korumak için tek başına dava açmasına imkan sağlayan ve sağlanan korumadan mirasçıların
yararlanmasını öngören 640/4. fıkrasının olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması, bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi ile istihkak, elatmanın önlenmesi tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi taksimi mümkün olmayan taleplerin her birinin ortaklardan her biri tarafından dava yolu ile ileri sürülebileceği, Yargıtay HGK’nun anılan ilamına konu davanın ise tapuda isim tashihi davası olduğu anlaşılmıştır. Somut olaydaki dava ise bedelsiz kalan bono nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olup Yargıtay HGK’nun anılan ilamına konu taksimi mümkün olmayan bir dava türü olmayıp aksine dava bonoya dayandığından bonodan kaynaklanan alacak taksimi mümkün niteliktedir. O halde Mahkemece davanın niteliğine uygun düşmeyen ilam doğrultusunda taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 05.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.