Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/5111 E. 2013/11024 K. 13.06.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/5111
KARAR NO : 2013/11024
KARAR TARİHİ : 13.06.2013

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki karşılıklı tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı her iki davanın da reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 30.05.2007 tarihli sözleşme ile davalının (5) yıl süre ile müvekkilinin bayiliğini üstlendiğini, davalının 20.07.2010 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, bunun üzerine müvekkilince çekilen ihtarname ile feshe karşı cevaplar ile sözleşmeden kaynaklı taleplerin davalıya bildirildiğini, sözleşmenin bitmesine 22 ay 20 gün kaldığını, bu süreçte davalının müvekkilinden 2.380 ton LPG alacak olduğunu belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 15.000 TL kar mahrumiyetinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında düzenlenen protokol hükümlerine göre müvekkilinin kar marjının %80 olmasına rağmen yapılan hesaplamalarda davacının buna riayet etmediğinin anlaşıldığını, davacının şifahen uyarılmasına rağmen bu konuda sonuç alınamadığını, ayrıca davalının nakliye bedellerini raicin çok üstünde gösterdiğini, kaldı ki davacının bu bedelleri mal bedeline dahil ettiğini, ayrı bir fatura göndermediğini, müvekkilinin yaptığı piyasa araştırması sonunda 30.05.2007’den 01.07.2010’a kadar olan dönem için nakliye, işletme ve depolama bedeli olarak müvekkilinin yaklaşık 335.000 TL’den haksız ve sebepsiz olarak mahrum bırakıldığını, sözleşmenin feshine davacının sebebiyet verdiğini, müvekkilinin feshi nedeniyle davacı lehine sözleşmede cezai şart ve tazminat kararlaştırılmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere sözleşmenin 13. maddesine göre davacının mahrum kaldığın, kârın %10’unu cezai şart olarak isteyebileceğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili, karşı davasında ise müvekkilinin mahrum kaldığı kârdan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 15.000 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, davalının akdi feshinin haklı olduğu gerekçesiyle davanın ve karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Anayasanın 141/III hükmüne göre, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” HUMK’nun 388. maddesinde de (HMK m.297) mahkeme kararının içeriğinde bulunması gereken öğeler açıklanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür.
Bu Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen mahkemece karşı dava yönünden verilen kararda HUMK’nun 388 (HMK 297) maddesine aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılması usul ve yasaya aykıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı-karşı davacı vekilinin diğer, davacı-karşı davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.06.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.