Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/18758 E. 2014/1291 K. 16.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18758
KARAR NO : 2014/1291
KARAR TARİHİ : 16.01.2014

MAHKEMESİ : Bursa 1. Sulh Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/03/2013
NUMARASI : 2012/103-2013/428

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı şirket yetkilisi dava dilekçesinde, davalının Bakırköy 12. İcra Müdürlüğü’nün 2010/2312 E. sayılı dosyası ile davacı şirket hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yaptığını, takibe dayanak çekin avans olarak verilen çek niteliğinde olduğunu belirterek bu çekten dolayı davalıya borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, İİK 72 md. uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında icra takibinin yapıldığı yer mahkemelerinin yetkili olduğunu bu nedenle davanın yetki yönünden reddi gerektiğini, ayrıca davacının çekteki imzaya itirazının olmadığını ve davacının iddialarını yazılı delil ile ispat etmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, menfi tespit davasında yetkili mahkemenin alacaklının yerleşim yeri mahkemesi veya takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi olduğu, davalının şirket merkezinin İstanbul olup, icra takibinin Bakırköy’de yapıldığı yetkili mahkemenin Bakırköy Sulh Hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dairemizin 13/10/2011 tarih 2011/8971 E. 2011/12559 K. sayılı kararı ile “İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında yetki hususu İcra ve İflâs Kanunu’nun 72.maddesinin son fıkrası hükmünde düzenlenmiştir. Buna göre takibin yapıldığı icra dairesinin bulunduğu yer veya davalı alacaklının ikametgahı mahkemesi davaya bakmaya yetkilidir. Somut olayda davanın temelini oluşturan icra takibine Bakırköy İcra Müdürlüğünde başlanılmış ancak icra dairesinin yetkisine itiraz edilmesi üzerine Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/247 E., 2010/278 K. ve 11.03.2010 T. sayılı kararı ile yetki itirazının kabulüne, Bakırköy İcra Müdürlüğünün yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın yetkili Bursa İcra Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmiştir. Bu durumda mahkemece Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/247 E., 2010/278 K. ve 11.03.2010 T. sayılı kararının, mahkemenin yetkisine etkisi üzerinde durulup tartışılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulup tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda toplanan delillere göre davacının iddialarını usulüne uygun delillerle ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı yan açmış olduğu menfi tespit davasında münhasıran tacir olan davalının ticari defterlerine dayanmıştır.
Nitekim mahkemece bu dayanak gözetilerek davalının ticari defterlerinin bulunduğu yerdeki Bakırköy 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne 20/12/2012 tarihli talimat yazılarak ticari defterlerinin incelenmesi istenmiştir. Davalı vekili 14/02/2013 tarihli talimat duruşmasında imzası ile tasdik ettiği beyanında “Biz defterlerimizi (ibraz) etmiyoruz, zira davanın konusu icra takibinin konusu olan çek kambiyo senedi vasıflarını taşımaktadır, davacının borçlu olmadığı yönündeki iddialarını iddia sahibi olarak kendi yazılı delilleriyle ve ticari kayıtları ile ispatı gerekmektedir” demiştir.
6762 sayılı TTK 83/2 maddesi “Taraflardan biri hasmın ticari defterlerinin münderecatını kabul edeceğini mahkeme huzurunda beyan etmiş iken hasmı ticari defterlerini ibrazdan imtina ederse, mahkeme, defterlerin ibrazını istemiş olan tarafa iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verir.” hükmünü, 6100 sayılı HMK 222/son maddesi “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır.” hükmünü içermektedir. Bu durumda anılan yasa hükümleri gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.01.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, çek nedeniyle borçlu olmağının tespitine ilişkindir.
Davacı kendilerine gönderilecek mala karşı avans mahiyetinde çek tanzim ederek davalı tarafa verdiğini ancak karşı tarafın malı teslim etmediği gibi bedelsiz çeki takibe koyarak tahsil etmeye kalkıştığını bu nedenle davaya konu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı, dava dilekçesiyle birlikte münhasıran karşı tarafın ticari defterlerine dayandığını beyan etmiştir.
Davalı taraf; kambiyo senetlerinin sebepten mücerret olduğunu bu nedenle aradaki temel ilişkiye gidilmeksizin aksi yöndeki her türlü iddia ve savunmanın eşdeğer yazılı belgeyle ispatı gerektiğini beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; usulüne uygun delillerle ispatlanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; ana hatları itibarıyla TTK 83/2 maddesinde yer alan özel ispat düzenlemesinin kambiyo senedi niteliğindeki çeke karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Konuya dair TTK 83/2 maddesinde aynen: “ Taraflardan biri hasmın ticari defterlerinin münderecatını kabul edeceğini mahkeme huzurunda beyan etmiş iken hasmı ticari defterlerini ibrazdan imtina ederse, mahkeme, defterlerin ibrazını istemiş olan tarafa iddiasının sıhhati hakkında bir yemin verir” denmektedir.
Nitekim benzer bir düzenlemeye HMK 222/5 maddesinde de yer verilmek suretiyle: “Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır” denilmektedir.
Yürürlükten kalkan TTK 83/2 maddesi ile ikame düzenlemeyi içeren HMK 222/5 maddesinin taraflar arasındaki temel ilişkiye girilmesi halinde nazara alınacağı tartışmasızdır
Dosyaya konu uyuşmazlıkta ise davalı taraf; temel ilişkiye dair bir açıklamada bulunmadığı gibi davacı yan bile bahse konu çekin hangi malın teslimine yönelik verdiğini açıklama gereği duymamıştır.
Kural olarak çek bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilir. Davaya konu olayımızda da imzası inkar edilmeyen çek hamiline karşı çekin bedelsiz olduğu iddiasının ancak eşdeğer bir belgeyle desteklenmesi halinde dinlenebilir olduğunu kabul etmek gerekir.
Bu durumun yegane istisnası hamilin senedin sebebini açıklamak suretiyle kendini sınırlaması hali olabilir ki dosyamızda böyle bir durum söz konusu değildir.
“Senetle ispat zorunluluğu” başlığı altında yer alan HMK 200. Maddesine bakıldığında: “
Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağıdüşse bile senetsiz ispat olunamaz” şeklindeki amir hükümle karşılaşırız.
Gerek kambiyo senetlerindeki kendine has mücerretlik ilkesi, gerekse çekin bir ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmesi ve ayrıca bir senedi hüküm ve kuvvetten düşürecek her türlü iddianın eşdeğer bir belgeyle ispatı gerekmesine binaen; hamil olunan kambiyo senetlerinin ticari defter ve kayıtlara işlenmesini neredeyse bir geçerlilik şartı haline getirecek sonuçlar doğurması ihtimaline binaen çoğunluk tarafından benimsenen bozma gerekçelerinin yerinde olmadığı, dolayısıyla mevcut delil durumuna nazaran davacının davasını ispatlanmadığı yönündeki mahkeme kararının isabetli olup onanması gerektiği düşünceleriyle aksi yönde tezahür eden sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.