Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/18723 E. 2014/1804 K. 23.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18723
KARAR NO : 2014/1804
KARAR TARİHİ : 23.01.2014

MAHKEMESİ : Tavşanlı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla)
TARİHİ : 10/10/2013
NUMARASI : 2013/295-2013/294

Taraflar arasındaki ihtiyati haciz talebinin incelenmesi sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görev ve yetkisinde olmayan talep yönünden karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen kararın süresi içinde ihtiyati haciz talep eden vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –

İhtiyati haciz isteyen vekili, faturalar, yazarkasa fişleri ve mal teslim fişlerine istinaden ticari satıştan kaynaklanan alacağın temini amacıyla ihtiyati haciz isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, borçluya yönelik ihtar veya protesto bulunmadığı, talep dilekçesinde belirtilen 21.392 TL.lik 2 adet faturanın ibraz edilmediği, borcun itirazsız kabulüne dair belge sunulmadığı, borçlunun kaçma şüphesini gösteren delil bulunmadığı, ibraz edilen fatura ve teslim fişlerinin İİK.nun 257.maddesinde sayılan kambiyo senedi vasfı taşımadığı gerekçeleriyle ihtiyati haciz isteminin reddine karar verilmiş, kararı ihtiyati haciz isteyen vekili temyiz edilmiştir.
İcra İflâs Hukukundaki ihtiyati haciz müessesi, medenî usul hukukundaki ihtiyati tedbir ve idare hukukundaki yürütmenin durdurulması müesseseleri gibi bir geçici hukuki koruma önlemidir (Üstündağ, S. : İhtiyati Tedbirler, İstanbul 1981, s. 1.) Türk hukuku açısından etkin hukukî himayenin sağlanmasının hukuk devletinin bir gereği ve dolayısıyla Anayasa’nın bir emri olduğunu kabul etmek gerekir. Her ne kadar yürütmenin durdurulmasında (1982 Anayasası m.125,V) olduğu gibi Anayasada doğrudan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kurumlarının düzenlenmesini emreden açık bir hüküm yoksa da Anayasanın 2’nci maddesinde yer alan “hukuk devleti” ilkesinin, kanun koyucuya, bireylere etkin hukukî himaye sağlama ödevini vermiş olduğundan şüphe etmemek gerekir. İhtiyati haciz açısından soruna bakıldığında, takip borçlusu, mallarını kaçırarak haksız çıkacağını tahmin ettiği bir takibin sonuçlarından kurtulabilir. İşte buna engel olmak, elde edilen hakkın aynen gerçekleştirilmesini sağlamak hukuk düzeninin görevidir.
İcra ve İflâs Kanunu’nun (İİK’nun) 257’nci maddesinin 1’nci fıkrası uyarınca “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” Bu hükme göre, bir para alacağının vadesinin gelmesi hâlinde alacaklı ihtiyati haciz talebinde bulunabilecektir. İİK’nun 258’nci maddenin 1’nci fıkrası uyarınca, “…Alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat
getirecek deliller göstermeğe mecburdur….” Bu hükme göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için yaklaşık ispat yeterli olup, kesin bir ispat aranmamakta ise de özellikle hukukî bir işlem söz konusu olduğunda, alacağın varlığının ve muaccel olduğunun yazılı bir belgeye veya belgeler zincirine dayanması tercih edilmesi gereken bir seçenektir.
Somut olayda, borçluya yönelik protesto veya ihtar bulunmaması, borcun itirazsız kabulüne dair belge sunulmaması, borçlunun kaçma şüphesini gösteren delil ibraz edilememesi, fatura ve teslim fişlerinin İİK’nun 257’nci maddesinde sayılan kambiyo senedi vasfı taşımadığı gerekçeleri ile mahkemece ihtiyati haciz istemi reddedilmiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere İİK’nun “İhtiyati Haciz” başlıklı 9’uncu Babında ihtiyati haciz müessesesi düzenlenmiş, ihtiyati haciz koşulları ile ihtiyati haciz kararı verilmesi konuları da İİK’nun 257’nci ve 258’nci maddelerinde açıkça hükme bağlanmıştır. Bu maddelerde, ihtiyati haciz kararının ancak kambiyo senetlerine istinaden verilebileceğine dair bir hüküm bulunmamakta olduğundan, ihtiyati haciz istemine dayanak belgelerin kambiyo senedi vasfı taşımaması nedeniyle istemin reddedilmesi isabetli olmadığı gibi borçluya yönelik protesto belgesinin bulunmamasının red gerekçesi yapılması da isabetsizdir.
İİK’nun 257’nci maddesinin 1’inci fıkrasına göre, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için borcun vadesinin gelmiş olması, diğer bir anlatımla muaccel olması yeterlidir. TBK’nun 90’ıncı maddesine göre, “İfa zamanı taraflarca kararlaştırılmadıkça veya hukuki ilişkinin özelliğinden anlaşılmadıkça her borç, doğumu anında muaccel olur.” Bu kanun hükmüne göre muacceliyet, alacaklının alacağını talep etme yetkisini ifade etmekte olup, kural olarak her borç doğduğu anda muacceldir. TBK’nun 117’nci maddesinin 1’inci fıkrasına göre, “Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer.” Dolayısıyla ihtar, borcun muacceliyeti için değil, borçlunun temerrüde düşürülmesi için gerekli olup, İİK’nun 257’nci maddesine göre ihtiyati haciz kararı verilmesi için borçlunun temerrüde düşürülmesi aranmadığından, borçluya yönelik bir ihtarın bulunmaması nedeniyle de ihtiyati haciz isteminin reddedilmesi kanuna uygun değildir. Bunun yanında mahkemece, borçlunun kaçma şüphesini gösteren delil sunulmadığı belirtilmişse de bu gerekçe ancak müeccel borçlar için İİK’nun 257’nci maddesinin 2’nci fıkrasında öngörülmüş bir koşul olup, vadesi gelmiş (muaccel) borçlar bakımından gerekli bir yasal şart niteliği taşımamaktadır.
Ayrıca, yukarıda açıklandığı üzere, ihtiyati haciz koşullarının oluştuğunun yaklaşık ispat ölçüsünde ispatlanması hâlinde ihtiyati haciz kararı verilebileceği İİK’nun 258’nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna rağmen mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmesi için “borcun itirazsız kabulüne dair belge” aranmasının hangi kanuni ve hukuki esaslara dayandığı ve bu kavramın içeriği de açıklanmadan red kararına gerekçe yapılması da doğru değildir.
Bu durumda mahkemece yapılacak iş, özellikle İİK’nun 257 ve 258’nci maddeleri gözetilip, ibraz edilen delillere göre alacağın varlığı ve muaccel olduğu konusunda kanaat edinilmesi hâlinde ihtiyati haciz isteminin kabul edilmesi, aksi hâlde istemin reddine karar verilmesinden ibarettir. Bu yön gözetilmeden yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 23.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.