Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/18611 E. 2014/730 K. 08.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18611
KARAR NO : 2014/730
KARAR TARİHİ : 08.01.2014

MAHKEMESİ : Bilecik 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 31/10/2013
NUMARASI : 2013/18-2013/66

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –
Davacı vekili, dava dışı Ş.. K.. ile imzalanan genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzalayan davalıya karşı başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesi sunmamış, duruşmadaki beyanında; dava dışı Ş.. K..’ün 2008 yılında davacı bankadan kullandığı krediye kefil olduğunu ancak bu borcun ödendiğini, sonraki kredilere kefil olmadığını ileri sürmüştür.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda toplanan delillere göre; her ne kadar davalı 2008 tarihindeki kredi sözleşmesinde kefil sıfatı ile imza atmış ise de asıl borçlu dava dışı Ş.. K..’ün bu krediyi 16/12/2010 tarihinde kapattığı, bu tarihli sözleşme nedeni ile kullanılan kredi miktarının 7.000,00 TL olduğu, bundan sonra Ş.. K..’ün bankadan 04/01/2011 tarihinde 5.000,00 TL, 22/11/2011 tarihinde 30.000,00 TL ve 21/01/2013 tarihinde 44.750,00 TL bedelli üç tane daha kredi sözleşmesi imzaladığı, davacının 2008 tarihli kredi nedeni ile sorumlu olduğu tutar ise 40.000,00 TL olduğu, son üç kredi sözleşmesinde davalının kefil olarak imzasının bulunmadığı, bu itibarla 2008 yılında alınıp 2010 yılında kapanan bir borca kefilliğinden dolayı üçüncü kişinin sonraki tarihlerde çektiği ve hiçbir haberi olmayan, imzaladığı sözleşmedeki bedeli aşan kredi borçlarından dolayı davalının sorumlu tutulamayacağı, kaldı ki kefalet sözleşmesinde sonradan yapılan ve kefilin sorumluluğunu artıran değişikliklerin kefalet sözleşmesinde öngörülen şartlara uyulmadıkça geçerli olmayacağı, bu itibarla davalının haberi olmaksızın ve herhangi bir imzası alınmaksızın üçüncü kişi Ş.. K..’ün davacı bankadan almış olduğu ve davalının imzaladığı 2008 tarihli kredi limiti olan 40.000,00 TL’nin üstünde bulunan ilave krediler nedeni ile kefil olarak sorumlu ve bu sebeple de borçlu olduğunun kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı banka vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, kredi alacağının tahsili için davalı- müşterek borçlu ve müteselsil kefile karşı başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Takip dayanağı olarak dosyaya 03.01.2011 tarihli temel bankacılık hizmet sözleşmesi örneği, dava dilekçesinin ekinde ise 01.12.2008 tarihli genel kredi sözleşmesi örneği ibraz edilmiştir. Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde ibraz ettiği 01.12.2008 tarihli ve 40.000 TL. meblağlı genel kredi sözleşmesini davalı, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış, 03.01.2011 tarihli 2. genel kredi sözleşmesini ise imzalamamıştır. Dosyaya ibraz edilen 03.01.2011 tarihli kredi sözleşmesinde kredi limiti de belirtilmemiştir. Dava ve takip konusu kredi alacağı hesabı ödeme emrinde 3447680 no’lu olarak belirtilmiş olup davacı banka tarafından ibraz edilen her iki genel kredi sözleşmesinde de aynı hesap numarasının yazılı olduğu görülmüştür. Mahkemece, davacı bankadan getirtilen hesap özetleri üzerinde inceleme yapılarak aynı hesaptan verilen iki genel kredi sözleşmesinden davalının kefil olarak imzasının atılı bulunduğu 01.12.2008 tarihli sözleşmeden doğan borcun asıl borçlu tarafından kapatılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sy. BK’nın 490. maddesi gereği kefil borçtan kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçları ile sorumludur. Somut olayda Mahkemece hesap ekstreleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmaksızın bu belgeler bizzat incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu durumda Mahkemece yapılacak iş, davalı-kefilin imzası bulunan genel kredi sözleşmesinden doğan borcun ödenip ödenmediğinin tespiti için davacı bankanın ilgili şubesinin kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişi vasıtasıyla inceleme yapılarak alınacak rapor sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 08.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.