Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/18538 E. 2014/2161 K. 29.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18538
KARAR NO : 2014/2161
KARAR TARİHİ : 29.01.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04/07/2013
NUMARASI : 2011/206-2013/192

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, icra takibine konu senetteki yazı ve imzaların müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davalıları tanımadığı gibi aralarında hukuki veya ticari bir ilişki de bulunmadığını, davalılar hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunulduğunu ileri sürerek söz konusu senet nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline, %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı N.. P.., takip konusu senedin alacaklısı olmadığını, bu senedin düzenlendiğini bildiğini ancak kime ait olduğunu bilmediğini, diğer davalının tefecilikle uğraştığını, davalının baskısı ve tehditi sonucu zorla bu senette lehtar olarak gösterildiğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıyı tanımadığını, N.. P.. ile girilen hukuki ilişki nedeniyle bu senedin adı geçen davalının borcuna karşılık alındığını, müvekkilinin bu kişi tarafından dolandırılması nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, davacının imzaya itirazı üzerine İstanbul 7. İcra Hukuk mahkemesi nezdinde alınan bilirkişi raporunda yine müvekkili hakkında başlatılan soruşturma kapsamında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporunda senetteki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiğini ve müvekkili ile N.. P.. hakkında takipsizlik kararı verildiğini, bu kararın davacının itirazı üzerine reddedilerek kesinleştiğini ileri sürerek davanın reddi ile %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılamaya ve toplanan delillere göre; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında alınan İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi Adli Belge İnceleme Şubesi tarafından 04/07/2012 tarihinde düzenlenen adli tıp rapor ile takip konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu tespit edildiğinden davanın ispatlanamadığı kanaatiyle davacının davasının tüm davalılar yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davacının keşidecisi, davalı N.. P..’ın lehtarı, davalı U.. B..’nın hamil olduğu icra takibine konu 900.000,00 TL. bedelli senetteki keşideci imzasının davacıya ait olmadığı iddiasıyla açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinde görülen davada Adli Tıp Kurumun’dan rapor alınmadığı gerekçesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında alınan 04.07.2012 tarihli rapora itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamında hükme esas alınan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturmada alınan 04.07.2012 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesi nezdinde alınan 18.02.2011, 16.03.2011, 26.12.2011 tarihli bilirkişi heyet raporları da incelenerek senetteki imzanın davacı eli ürünü olduğu tespit edilmiştir. Bilindiği üzere dava tarihi itibariyle yürürlükte olan 818 sy. Borçlar Kanunu’nun 53. maddesi gereği ancak maddi vakıayı tespit eden ceza mahkemesi kararı hakimi bağlar. Somut olayda ise, davacının şikayeti üzerine davalılar hakkında nitelikli dolandırıcılık ve sahtecilik suçundan başlatılan soruşturma
sonunda alınan söz konusu Adli Tıp Kurumu raporu ile bonodaki imzanın davacı-müştekinin eli ürünü olduğunun tespit edildiği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair 20/07/2012 tarihinde karar verilmiş, bu karara karşı itiraz üzerine Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/1531 D.iş sayılı ve 06/11/2012 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir. Diğer taraftan, İstanbul 7. İcra Hukuk mahkemesi nezdinde görülen davada alınan 3 adet bilirkişi heyet raporu ise takip hukukunu ilgilendirir. O halde Mahkemece, HMK’nın 211. maddesi gereği senet tanzim tarihinden öncesine ait davacının imzasının bulunduğu mukayese belgelerinin toplanarak senetteki imzanın davacının eli ürünü olup olmadığı konusunda uzman bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 29.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.