Yargıtay Kararı 19. Hukuk Dairesi 2013/18244 E. 2014/1481 K. 20.01.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/18244
KARAR NO : 2014/1481
KARAR TARİHİ : 20.01.2014

MAHKEMESİ : Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 15/05/2013
NUMARASI : 2012/404-2013/126

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı vekili, müvekkilinin 20.000 TL’ye kefil olduğunu, daha sonra kredi sıfırlandıktan sonra 16.10.2009 tarihinde davacı bankaya dilekçe vererek imza yetkilisi olduğu şirketin kredili mevduat hesabının kapatılmasını ve kefillikten feragat ettiğini bildirdiği, söz konusu dilekçeye rağmen işlem yapılmayarak hesap kapatılmayıp kredi kullandırılmaya devam edildiğini, kefaletinin sona erdiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan deliller ve bilirkişi raporuna göre, kredi sözleşmesinde kefil olan davalının şirket ortaklığından ayrıldıktan sonra 16.10.2009 tarihli dilekçe ile henüz kredi kullanımı olmadığı için borç içermeyen kredi sözleşmesindeki kefilliğinden vazgeçtiğini bankaya bildirdikten sonra bankanın buna rağmen 25.12.2009 tarihinden itibaren şirkete kredi kullandırmaya başlamış olmasında iyiniyetli hareket ettiğinin söylenemeyeceği, davacının kefalet ilişkisinden vazgeçilmesi sonucunda ortaya çıkmış bir zararı yada herhangi bir ekonomik kaybının söz konusu olmadığı, davalının vazgeçmesine rağmen asıl borçlu şirketin kredi kullanım talepleri kabul edilerek, daha sonra ödenmeyen kredi borcundan dolayı davalıyı sorumlu tutmanın objektif dürüstlük kuralıyla bağdaşmayacağı, HMK’nun 582/3. maddesi ile getirilen yeni düzenlemede dikkate alındığında davacının, kredi sözleşmesinin 70/4. maddesine dayanarak davalıyı sorumlu tutamayacağı gerekçeleriyle davanın ve davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalının, daha önce ortağı bulunduğu dava dışı C. T. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. ile davacı banka arasında imzalanan süresiz Genel Kredi Sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, henüz kredi kullandırılmadan davacı bankaya hitaben yazdığı 16.10.2009 tarihli dilekçesi ile anılan şirket ortaklığından ayrıldığını ve bu nedenle şirketin nezdinde bulunan hesaplarla ilgili kefaletten feragat ettiğini bildirdiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı banka, davalının dilekçesine karşı herhangi bir cevap vermemiş, anılan sözleşme uyarınca dava dışı asıl borçlu şirkete kullandırılan ticari kredinin ödenmemesi üzerine müteselsil kefil olan davalı ve asıl borçlu şirket hakkında girişilen ilamsız icra takibine davalının itirazı üzerine süresinde işbu itirazın iptali davası açılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık kefil olan davalının geçerli bir kefalet sözleşmesi kurulduktan sonra tek başına kefaletten vazgeçtiğini bildirmesinin kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırıp kaldırmayacağı ve bu bildirimden sonra kredi kullandıran bankanın davalı hakkında kefalet sözleşmesi çerçevesinde takibe girişmesinde TMK.’nun 2. maddesi karşısında iyiniyetli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Banka kredi sözleşmeleri karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil tek yanlı olarak bildirdiği irade beyanı ile kefaletten vazgeçemez. Bu şekildeki bir bildirim akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz. Başka bir anlatımla geçerli bir kefalet sözleşmesinin kurulmasından sonra kefil, alacaklının onayı olmaksızın kefaletini geri alamaz. Bunun tersinin kabulü, kefalet kavramının özüne aykırı olur. Zira, kredi alacaklısı, borçluya kredi vermeyi kabullenirken, borçlu kadar, onun kefilinin ödeme gücüne de güvenerek hareket eder. (Yargıtay HGK 23.10.2002 tarih 2002/19-866 E., 2002/845 K) sayılı kararı, Yargıtay 19. H.D. 11.10.2012 tarih, 2012/9018 E., 2012/14916 K., Yargıtay 19. H.D. 20.12.2010 tarih, 2010/2855 E., 2010/14541 K, Yargıtay 19. H.D. 21.10.2013 tarih, 2013/12002 E., 2013/16361 K. sy. kararları).
Davalının kefil olduğu şirketin ortaklığından ayrılmış olması da tek başına kefalet sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Davacı bankanın geçerli kredi sözleşmesi ve geçerli kefalet ilişkisine dayanarak kredi kullandırmış olmasında somut olay bakımından iyiniyet kurallarıyla bağdaşmayan bir durum söz konusu olmadığı gibi, yerel mahkemenin gerekçesinde belirtilen TBK.nun (Yanlışlıkla HMK.nun şeklinde yazılan) 582/3. maddesinin de olayımızda uygulama yeri bulunmamaktadır.
Bu durumda mahkemece, davalı kefilin geçerli kefalet sözleşmesi uyarınca kefalet limiti ve kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu gözetilerek banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılıp, ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra deliller hep birlikte değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.01.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.