YARGITAY KARARI
DAİRE : 19. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2013/17460
KARAR NO : 2014/3325
KARAR TARİHİ : 20.02.2014
MAHKEMESİ : Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/06/2013
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Davacı vekili, müvekkili aleyhine İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2009/4872 ve 2009/4969 esas sayılı dosyalarından başlatılan takipler nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, davalı aleyhine icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının 02/05/2007 tarihinde 50.000,00 TL’lik genel kredi sözleşmesine imza attığını, davacının kefaletinin devam ettiğini, kredi sözleşmesinin ilk sayfasında da 50.000,00 TL limitin yazılı olduğunu savunarak davanın reddi ile davacı aleyhine tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, kredi sözleşmesinin ilk sayfasındaki yazı karakter ve özellikleri ile 15. sayfasındaki yazı özellik ve karakterinin farklı olduğu, bu durumda sözleşmenin ilk sayfasındaki boşlukların sonradan doldurulduğu izlenimi uyandırdığı, gerek 6098 sayılı TBK’nın 583. maddesi, gerekse 818 sayılı BK’nın 484. maddeleri uyarınca kefalet limitinin sözleşmede açıkça gösterilmesi gerektiği, sözleşmenin 15. sayfasında müşterek ve müteselsil borçlu olunan miktara ilişkin sütunun boş bırakılarak kefalet limitinin belirtilmediği, bu nedenle kefaletin geçerli olmadığı, dava dışı asıl borçlu tarafından hesaptan hangi tarihte ne kadar para çekileceği belli olmadığından, asıl borçlunun ileride hesaptan çekebileceği tüm meblağlar yönünden davacının kefaletinin devam ettiğini kabul etmenin hakkaniyet ilkesi ve iyi niyet kurallarıyla bağdaşmayacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davacı aleyhine 02/05/2007 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi nedeniyle İzmir 21. İcra Müdürlüğü’nün 2009/4872 ve 2009/4969 takip sayılı dosyalarında başlatılan takipler nedeniyle davacının davalı tarafa borçlu olmadığının tespitine, şartları oluşmadığından davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, mahkeme kararı süresi içinde davalı Girişim Varlık vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının kefil olduğu genel kredi sözleşmesi belirsiz süreli çerçeve sözleşmesi niteliğindedir. Bu itibarla sözleşme tarihinden sonra çekilen bir kredinin ödenmesi sözleşmeyi ve kefaleti kendiliğinden sona erdirmeyecektir. Her ne kadar 02/05/2007 tarihli genel kredi sözleşmesinde kefil olan davacının isminin yanında kefalet limiti belirtilmemiş ise de, sözleşme limiti 1. maddede 50.000,00 TL olarak belirtilmiş olup, sözleşmenin imza edildiği tarih itibariyle davacı kefilin kefaleti geçerlidir. Mahkemece bu yön gözetilerek, davacı kefilin 02/05/2007 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı tarafa borcu olup olmadığı, varsa miktarının ne kadar olduğu yönünde bilirkişiden rapor aldırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA,
peşin harcın istek halinde iadesine, 20.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.